12.07.2019

çağ

david herbert lawrence

çağımız ister istemez içler acısı bir çağ olduğundan, onu acıklı görmekten kaçınıyoruz. büyük yıkım gelip geçti, kalıntılar ortasındayız şimdi; küçücük yeni evler kurmaya, küçücük umutlar beslemeye başlıyoruz. oldukça güç bir iş bu: geleceğe uzanan düz bir yol yok; ama engellerin çevresinde dönüp duruyoruz ya da üzerlerinden atlıyoruz. yaşamamız gerek; yer gök yıkılmış olsa bile.

önemli olan, babamızın kim olduğu değil, alın yazısının bizi koyduğu yerdir. herhangi bir çocuğu al, yönetici sınıflar arasına bırak; büyüyünce bir yönetici olacaktır. öte yandan, kralların, düklerin çocuklarını sürüler arasına bırak; küçük ayaktakımı kişilerine, seri üretilmiş nesnelere dönüşecektir. çevrenin şaşılacak baskısıdır bu. öyleyse aşağı tabaka insanları apayrı bir ırktan değildir, soylu kişiler de başka bir kan taşımıyor. bütün bunlar romantik kuruntulardır. soylu tabakadan olmak, rastgele bir şeydir, alın yazısının bir cilvesidir. yığınlar ise, alın yazısının başka bir cilvesidir. birey pek önemli değildir. hangi yöne göre yetiştirildiğimiz, uyandırıldığımızdır önemli olan. aşağı tabaka insanını şimdiki durumuna getiren şey, bütün o sürülerin etkisidir.