jean baudrillard: gösteriden medet umanlar gösteri malzemesine dönüşerek yok olup giderler.
dostoyevski: insanlar beni yüreklendirmek için, "burada yalnızca sıradan insanlar var." diyorlar. oysa benim karmaşık bir insandan da çok korktuğum şey, sıradan bir insan zaten.
yuval noah harari: hakikat yolundaki tavizsiz arayış ruhani bir yolculuktur, dini ve bilimsel kurumların sınırlarında sürdürülemez.
jean meslier: dini görüşler hakkında sağduyusuna danışan ve bu inceleme ve araştırmada halk arasında dikkate değer varsayılan şeylere özenle eğilen herkes kolayca görür ki, bu görüşlerin hiçbir sağlam temeli yoktur.
marquis de sade: kişisel çıkar insanın tüm eylemlerinin lokomotifi, yaptığı her şeyin kaynağıdır.
esther vilar: yaşam insanlara iki seçenek sunar: hayvansal bir varoluş -düşük bir yaşam düzeyi- ve manevi bir varoluş. kadın kuşkusuz ilkini seçecek ve fiziksel refahı öne çıkaracak, kuluçkaya yatacak bir yer ve engellenmeksizin üreme alışkanlıklarıyla oyalanacak bir ortam arayışına koyulacaktır.
montesquieu: cinayetlere engel olmak için çareler vardır, bu çareler cezalardır; ahlakı değiştirmek için çareler vardır, bu çareler güzel örneklerdir.
erik orsenna: her güne kendi acısı yeter. mükemmel iyinin düşmanıdır. çok öpen kötü sarılır.
john c. keats: teslim olmak kadar acı bir şey yoktur. yenilmek başka şey, herkesin başına gelebilir. fakat kimse de göz göre göre teslim olmamalı. insanın kendini iğdiş ettirmesi gibi bir şey.
nilgün marmara: çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. yiten bu işte!
charles bukowski: ilginç insanların sayısı neden bu kadar az? milyonlarca insanın içinde neden sadece birkaç kişi? bu kasvet verici ve cansız türle yaşamaktan başka çare yok mu?
john c. keats etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
john c. keats etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
31.01.2019
9.09.2018
ormanda unutulan askerler
john c. keats
insan büyür, sever, evlenir, çocuk sahibi, bir meslek sahibi olur. sonra seni karından, çocuklarından, mesleğinden ayırırlar. eline bir tüfek verirler. kendini her şeyden uzak, dağ başında buluverirsin.
teslim olmak kadar acı bir şey yoktur. yenilmek başka şey, herkesin başına gelebilir. fakat kimse de göz göre göre teslim olmamalı. insanın kendini iğdiş ettirmesi gibi bir şey.
dostlarını kendisinden uzaklaştırmamanın en iyi çaresi, onlara hiçbir zaman öğüt vermemektir.
herkes ancak basılı olan şeylere inanır. basılı bütün nesneler arasında da evraka gönderilecek olana gerçek bir değer verilir.
bir gerilla birliği düşmanı hırpalamak zorundadır. yoksa sivil halk onu desteklemez. sivillerin desteği olmazsa gerilla diye bir şey de olmaz.
gerilla savaşının niteliği böyledir. savaşçılardan çok sivil halk arasında kayıplara yol açar.
bir general ne izahat verir ne de özür diler. bir teğmenin de aldığı emirleri yerine getirmekten başka yapacağı şey yoktur.
insan topların karşısında saklanır fakat uçaklardan saklanamaz. uçaktaki pilot isterse senin üstüne bile işer.
savaşlar ilk silahın patlayışından önce kazanılır veya kaybedilir. savaş başladıktan sonra, hele elde yedek kuvvetler de yoksa artık yapılacak fazla bir şey de yoktur.
bazen felaketin de hayırlısı olurmuş.
ölü bir vücudun yere yıkılışına dünyada hiçbir şey benzemez. canlı bir insan bu düşüşün bir eşini yapamaz.
onlara güvenmek zorunda değilsin. bu adamlar beygire benzer. dizginleri sıkı tuttun mu ne istersen yaparlar. aynı komuta altında, aynı tüfeklerle onlara da başka herkese olduğu gibi güvenilebilir.
savaş döneminde insan her şeyi bulamaz. deniz kıyısına geleli beri bir tek sıtma nöbeti geçirmedim.
uzak doğu'da sabır her zaman için bir erdemdir. eyleme geçmek ise çoğu zaman bir çeşit gülünçlük sayılır.
işleri rast gitmeyen şeflerin yaptıkları hizmetlerin yararlı ve yiğitçe olarak nitelenmesi seyrek görülen bir şeydir.
bir komutan kadar eli kolu bağlı kimse yoktur. böyle bir adam yalnız kendi kişiliğinin değil, herkesin tutsağı durumundadır.
vakti saati gelmedikçe hiçbir tehlike yoktur.
gerekenden fazlasını istemeyi sakın unutmayın. genel karargah bir bakanlık gibidir. beş dolar istedin mi sana gülerler fakat elli milyar istedin mi bir çek verirler.
insan ömür boyunca hiç komutanlık istemeyip de meslek hayatını düşmana teslim olarak bitirirse bu, talihin çok acı bir cilvesidir.
bu kitap boyunca birtakım kişiler ortaya çıkmakta, sonra kaybolmaktadır. aslında bir romanın kişileri böyle kaybolmaz. fakat romanlar gerçek yaşamda yeri olmayan, yapay bir sırayı izler. hayatta ve özellikle savaş zamanında insanlar gelir, bir dönem için yanımızda olur, sonra yavaş yavaş ya da çok çabuk uzaklaşıverir. her birimiz de tek başımıza ölene dek kendi yolumuzu izleriz.
1942 yılındaki noel'in arifesinde güneş denizin üzerinde batarken yerini o tropik gecelerinden birine bıraktı. böyle gecelerde insan dünyanın çirkin olduğuna inanmaz.

teslim olmak kadar acı bir şey yoktur. yenilmek başka şey, herkesin başına gelebilir. fakat kimse de göz göre göre teslim olmamalı. insanın kendini iğdiş ettirmesi gibi bir şey.
dostlarını kendisinden uzaklaştırmamanın en iyi çaresi, onlara hiçbir zaman öğüt vermemektir.
herkes ancak basılı olan şeylere inanır. basılı bütün nesneler arasında da evraka gönderilecek olana gerçek bir değer verilir.
bir gerilla birliği düşmanı hırpalamak zorundadır. yoksa sivil halk onu desteklemez. sivillerin desteği olmazsa gerilla diye bir şey de olmaz.
gerilla savaşının niteliği böyledir. savaşçılardan çok sivil halk arasında kayıplara yol açar.
bir general ne izahat verir ne de özür diler. bir teğmenin de aldığı emirleri yerine getirmekten başka yapacağı şey yoktur.
insan topların karşısında saklanır fakat uçaklardan saklanamaz. uçaktaki pilot isterse senin üstüne bile işer.
savaşlar ilk silahın patlayışından önce kazanılır veya kaybedilir. savaş başladıktan sonra, hele elde yedek kuvvetler de yoksa artık yapılacak fazla bir şey de yoktur.
bazen felaketin de hayırlısı olurmuş.
ölü bir vücudun yere yıkılışına dünyada hiçbir şey benzemez. canlı bir insan bu düşüşün bir eşini yapamaz.
onlara güvenmek zorunda değilsin. bu adamlar beygire benzer. dizginleri sıkı tuttun mu ne istersen yaparlar. aynı komuta altında, aynı tüfeklerle onlara da başka herkese olduğu gibi güvenilebilir.
savaş döneminde insan her şeyi bulamaz. deniz kıyısına geleli beri bir tek sıtma nöbeti geçirmedim.
uzak doğu'da sabır her zaman için bir erdemdir. eyleme geçmek ise çoğu zaman bir çeşit gülünçlük sayılır.
işleri rast gitmeyen şeflerin yaptıkları hizmetlerin yararlı ve yiğitçe olarak nitelenmesi seyrek görülen bir şeydir.
bir komutan kadar eli kolu bağlı kimse yoktur. böyle bir adam yalnız kendi kişiliğinin değil, herkesin tutsağı durumundadır.
vakti saati gelmedikçe hiçbir tehlike yoktur.
gerekenden fazlasını istemeyi sakın unutmayın. genel karargah bir bakanlık gibidir. beş dolar istedin mi sana gülerler fakat elli milyar istedin mi bir çek verirler.
insan ömür boyunca hiç komutanlık istemeyip de meslek hayatını düşmana teslim olarak bitirirse bu, talihin çok acı bir cilvesidir.
bu kitap boyunca birtakım kişiler ortaya çıkmakta, sonra kaybolmaktadır. aslında bir romanın kişileri böyle kaybolmaz. fakat romanlar gerçek yaşamda yeri olmayan, yapay bir sırayı izler. hayatta ve özellikle savaş zamanında insanlar gelir, bir dönem için yanımızda olur, sonra yavaş yavaş ya da çok çabuk uzaklaşıverir. her birimiz de tek başımıza ölene dek kendi yolumuzu izleriz.
1942 yılındaki noel'in arifesinde güneş denizin üzerinde batarken yerini o tropik gecelerinden birine bıraktı. böyle gecelerde insan dünyanın çirkin olduğuna inanmaz.