dragan babic etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dragan babic etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25.06.2022

tezgah

dragan babic

her zaman orada olan tüm bu eski barış ve savaş suçluları, şu anda ellerinde tuttukları ve sonu görülemeyen bir geçmişin yaşlı hayaletleri, onların, iktidarlarının, kahramanlarının, tüm kokuşmuşluklarının, bize güzellikle ya da zorla benimsettirilmiş boklarının yaşlı hayaletleri.. üstelik de bizden saygı göstermemizi istiyorlar. aksi halde, ölüm, tabancayla, hapishane, sakinleştiriciler, televizyon, aptallıklar, açlık; fakat ne olursa olsun.. ölüm! ya da ölümden besbeter, televizyon diktatörlüğü ile bir türlü gelmeyen bir vaat edilmiş hayatın bekleyişi arasında dağılmış bir yaşam..

savaş yapmak için her zaman iyi nedenleri vardır onların. her zaman sonuncu, insanları katletmek için nedenler, her zaman kötüler, onları aç bırakmak için nedenler ve insanların yaşadıkları çevreyi mahvetmek için mazeretler.. nedenler, aklın mazeretleri, bağışlanmış mazeretler ve akıl. aklın nedenleri, akılyürütülmüş mazeretlerle ve affedilmiş nedenlerle. kilometrelerce tarih kitapları, mazeretler, nedenlerin felsefeleri ve kuramları, yalanlarla dolu yüzlerce yıl, eğitim mazeretlerinin nedenlerini haklı çıkarmak için. ve ben bunun içinde, bombamı patlatmak için mazeretler aramaksızın küçük bir nedenim var. onlar.. ki onlar, aile.. halk, vatan adına, özgürlük ve ilerleme ve uygarlık ve demokrasi adına, kuşkusuz, o adına, bu adına.. kendi kendime tüm bu dangalakların ne zaman sona ereceğini, insanların ne zaman anlayacaklarını soruyorum!

fakat insanların anlamaları zaman alacak ve bu süre zarfında, ötekiler şu adına, bu adına tezgahlarını sürdürüp gidecekler. fakat neyin adına? neyin adına tıp, toplumsal düzenin her gün kasıtlı olarak yol açtığı yoklukların doğurduğu hastalıklardan para kırıyor? neyin adına bir adam, pratikte kırk para vergi ödemeyen bir adamdan yüz kat azını kazandığı halde daha fazla vergi ödemek zorunda kalıyor? neyin adına.. hangi güzel ilke uğruna bu bokluğu yaşıyoruz; oysa bu binaların ağırbaşlı sadelikteki ön cepheleri başka mahallelerdeki on kuşak insanın elde edemeyecekleri servetleri saklarken.. bir sinema yıldızı ya da pop müzik starı neyin adına, bir yılda, yüzlerce işçinin ya da üçüncü dünya ülkelerinde milyonlarca insanın ömürleri boyunca kazandıkları paranın toplamından çok daha fazla kazanıyor? bugün ingiltere'nin tahtına oturmuş ve dünyanın en zengin kadını olan bir alman hiç vergi ödemiyor.. neyin adına? hangi adalet? hangi yasa? hangi düzen? hangi tanrı? ve sanki bütün bunlar yetmiyormuş gibi, onlar, bir savaş, bir açlık, bir topyekün ölüm tehdidi altında tutarak insanlığı tutsak ettiler. bu kez yeni dünya düzeni adına, daha önce naziler, japon imparatorluğu, stalin tarafından ve şimdi de amerikalılar tarafından dile getirilen düzen.. uluslararası para fonu da öyle.. medya tarafından her gün anımsatılan ve gündemden düşürülmeyen tehditler ve korkular, dünyanın efendilerine var olmayan bir gelecek, ölü bir tanrı, yitip gitmiş bir peygamber, beyaz cübbe giymiş bir kaçık adına, hiçbir zaman sahip olamayacakları bir özgürlük adına topluluklara egemen olmalarını sağlıyor.

10.05.2022

hayat

dragan babic

hayat harika bir şey. yeter ki yaşamamıza izin versinler. toplum. ya da onu çekip çeviren azınlık. başkaları için. öyle her şeyin basit olmasına izin vermiyor. tuhaf; ama ona kendi düşüncelerini hangi düzeyde benimsetebiliyorsun. yaşamı karmaşıklaştırdı. ve.. olumsuz olan her şey için bir haklılık payı buluyor. ve her türlü değişiklik arzusunu karalamaya çalışıyor. sözde ilerlemenin tersine, onu ütopik olmakla suçluyor.

onlara göre savaş kaçınılmazdır; çünkü o her zaman var oldu. ve kanıtı, 2. dünya savaşı'ndan bu yana, 30 milyondan fazla insanın ölmesine yol açan 130 savaş söz konusu. çevrenin yıkımı ve bunun gibi şeyler söz konusu. aynı zamanda korkuyu kurumsallaştırdılar. senin bir işin var, senin işin yok türünden. ve insanların ne düşünecek vakitleri var ne seçecek cesaretleri. ama koşturup durmak. insanlığın büyük çoğunluğu gibi acından ölmedikleri zaman, yaşamlarını kazanmak zorundalar. bu da meydanı, dünyanın efendilerine bırakmak anlamına geliyor.

en üzücü yanı ne, biliyor musun? uşaklarını özgür olduklarına ve onlar için belirledikleri hedefin kendi seçimleri olduğuna inandırıyorlar. ve bunu medya aracılığıyla yapıyorlar. ve zaman zaman ortak çıkar.. ilerleme.. adalet.. gibi demokrasiyle çeşnilendirilmiş birtakım sözleri slogan olarak kullanıyorlar.

bu kimselerin, bir oyunun kurbanı olduklarını anlamalarını sağlamak gerekiyor. onlar toplumun bir parçası, onlar toplum, onlar çoğunluk; ama her şey bir azınlığın gereksinimlerini karşılamaya yönelik olarak planlanmış.

18.05.2019

kadın

henry james: kızların çoğu korkunç cahildir.

dragan babic: bir kızla bir arada olduğunda, kız yalnızca senin onun vücuduyla ilgili şeyler zırvalamanı tercih eder.

isabel allende: kadınlar hiçbir zaman özgür olamazlar. onlara göz kulak olacak bir erkeğe ihtiyaçları vardır. bekarken babalarının malıdırlar, evlenince de kocalarının.

thomas hardy: kadınları yola getirmek için esaretten, sağır bir işkence ustasından iyi ilaç yoktur.

mihail lermontov: yabani bir kızı sevmek, kibar bir kadını sevmekten pek farklı değildir; birinin hoppalığı insanı nasıl bıktırıyorsa ötekinin de bilgisizliği, basitliği o kadar bıktırıyor.

sabahattin kudret aksal: küçük yalanlar kudurtur da kadınları, büyüklerine gıkları çıkmaz.

elsa triolet: ölümsüz olana karşı daima kapalı kalır kadınlar ve istedikleri kadar insan dışı olsunlar, erkekleri aşamazlar bir türlü.

michael cunningham: kızlar kibarlıktan hoşlanıyorlar. bir sürü kızla, sırf yanlarına gidip "harika birisin, çok da güzelsin." diyerek ne kadar mesafe kat edebileceğini bilsen şaşarsın. çünkü hepsi de öyle olmadıklarından korkuyorlar.

12.12.2013

son sürgün

dragan babic

herkes paraya, güce, benzer bir görünüme, düşünce konformizmine, sözün kısası, taşıması son derece kolay olan tam bir standartlaşmaya yönelmiş. benzer olanın demokrasisine.

kızlara ne kadar haşin davranır, onlardan ne kadar çok isterseniz, onlar size o kadar çok verirler.

aşk, arzuyla başlar. arzusuz aşk, düdüklemeyi beceremeyen kimselerin uydurdukları masallardır.

gerçekte, hayat ölüm için uzun bir hazırlıktan başka bir şey değil.

heyecanlar ne kadar güçlüyse, insanların onları bir an evvel yaşamak, yenilerini edinmek konusundaki istekleri de ona bağlı olarak artıyor.. bunun azalmasına fırsat vermemek, bir an olsun duraklamamak gerekiyor.

en iyi yemek, değişen yemektir.

bir kızla bir arada olduğunda, kız yalnızca senin onun vücuduyla ilgili şeyler zırvalamanı tercih eder.

deneyim insanoğlunun tek kazanımıdır.

kızlar, etek giydiklerinde daha güzeldir. pantolon siluetten başka bir şey vermez. ama cilt, kaslar.. bir blucinin içinde bütün bunlar kaybolur. bir cildi görmeyi, bakışlarımla ona dokunmayı severim.

bir kadın her zaman çekiciliğinin bilincindedir.

insan, bir mahkumun başını soktuğu bir barınak olarak kabul ettiği ve dışarıya oranla daha rahat ettiği hücresine bağlandığı gibi, neden hayata bağlanır ki?

hayatında aşırılığı yaşamamış birisi perhizin değerini anlayamaz.

en azından insanın her zaman havlu atma hakkı vardır. insan eğer dünyaya gelmesi konusunda bir seçim yapamıyorsa, gidişine karar vermeye hakkı vardır.

ne olursa olsun, bu dünya hapı yuttu.

29.11.2012

uzun lafın kısası

antonio gramsci: eskinin çürüyüp yok olduğu, yeninin ise bir türlü ortaya çıkamadığı bir değersizleşme, bir çürüme, bir nihilizm dönemi yaşıyoruz.

mine söğüt: hayat tuhaflıklarla doludur ve katlanılabilir olmasını bu tuhaflıklara borçludur.

carlos fuentes: eğitim olmadan ne ilerleme ne de mutluluk olur; onun olmadığı yerde çürüme, barbarlık ve utanç vardır.

dragan babic: bir kızla bir arada olduğunda, kız yalnızca senin onun vücuduyla ilgili şeyler zırvalamanı tercih eder.

francesco sorti/rita monaldi: en korkunç düşman iki kulağımızın arasında uyuyandır.

herakleitos: insan ruhu bir uzak ülkedir ki ulaşılmaz, keşfe çıkılamaz.

john fowles: toplumun şansı kontrol altına almak için kullandığı yollardan biri de -kölelerinin seçme özgürlüğünü önlemek adına- geçmişin şimdiden daha asil olduğunu söylemektir.

lawrence durrell: din, tanınmayacak derecede yozlaştırılmış sanattan başka bir şey değildir.

paul lafargue: çağımız, çalışma yüzyılıdır, diyorlar; aslında acının, yoksulluğun, kokuşmuşluğun yüzyılıdır.

albert camus: hepimiz zindanlarımızı, cinayetlerimizi, yıkımlarımızı kendi içimizde taşırız.

seneca: hiç kimse bir maskeyi uzun süre taşıyamaz. rol yapma, çok geçmeden asıl doğasına döner.

thomas more: bazen yapacak bir şey kalmadığında zorunluluk sizi cesur kılar.

29.11.2011

uzun lafın kısası

albert einstein: sıradışı, büyük insanlar, daima sıradan zekaların şiddetli muhalefetiyle karşılaşırlar.

markus zusak: kimsenin sidiği kendininki kadar güzel kokmaz.

torgny lindgren: temiz ve katıksız hiçbir şey yoktur; her şey bulanıktır ve mutlaka bir şey bulaşmıştır. eğer katıksız iyilik olsaydı, farkına varılması imkansız olurdu. hava gibi boş bir şey.

dragan babic: gerçekte hayat, ölüm için uzun bir hazırlıktan başka bir şey değildir.

franz kafka: evliliğin anlamı, keskin ve katı bir biçimde tanımlayacak olursak, güvende olmaktır.

herman melville: okyanusun ortasında henüz keşfedilmemiş bir adada yaşayıp beyaz adamla hiç ilişkiye girmemiş olanlara ne mutlu!

jorge luis borges: birbirinin aynı olan iki tepe yoktur; ama dünyanın her yerinde ovalar birbirine benzer.

lidia yuknavitch: sevginin götünüzden sinsice yaklaşıp bir yumruk atabileceğini söylemiyorlar insana.

shakespeare: adalet uygulanacak olsa hiçbirimiz kurtulamazdık.

montaigne: tabiatın insanlara en adilce dağıttığı nimet akıldır derler; çünkü hiç kimse akıl payından şikayetçi değildir. en zavallı, en allahlık insanlar bile akıldan yana paylarına razıdırlar.

paulo coelho: kötülük insanın ağzından giren şeyde değildir. kötülük oradan çıkandadır.

sylvia plath: insan soyu cinselliğin kurbanı. hayvanlar şanslı yaratıklar; kızışırlar. sonra biter bu onlar için; oysa biz zavallı, kösnül insanlar, ahlakın kafesine kapatılmış, koşullarla zincirlenmiş, her zaman kasıklarımızı yalayan korkunç, zorlayıcı ateşle kıvranır, acı çekeriz.

31.10.2011

uzun lafın kısası

carlos fuentes: kapitalizm varsa çürüme de vardır.

montaigne: dünyanın en yüksek tahtına da çıksak, yine kendi kıçımızla oturacağız.

hermann hesse: haz denilen şey sürüp gitmez, seni yine çöl ortasında bırakıverir.

arthur cravan: çok yakında sokaklarda sadece sanatçıları göreceğiz ve artık sıradan insan bulmakta güçlük çekeceğiz.

talat sait halman: müziği baştacı etmeyen toplumlar, yaygaraya mahkum kalır.

lucretius: tüm dinler aynı ölçüde, cahiller için görkemli, siyasetçiler için kullanışlı ve filozoflar için gülünçtür.

paulo freire: mücadele, insanların, başkalarınca mahvedilmiş olduklarını görmeleriyle başlar.

sigmund freud: bazı bilinmeyen sinir sistemi bozukluklarının histerik semptomlara yol açması durumunda olay her zaman cinsel bir şeydir. her zaman.. her zaman..

alberto moravia: herkes kendi cennetini başkalarının cehennemine koyar.

tarık buğra: iyi yetişmemiş insanların ülkesinde düzen bir bozuldu mu, mağara devri, taş devri hortluyor.

thrasymakhos: doğru olmayan doğru olandan daha iyi yaşar.

dragan babic: insan, bir mahkumun başını soktuğu bir barınak olarak kabul ettiği ve dışarıya oranla daha rahat ettiği hücresine bağlandığı gibi, neden hayata bağlanır ki?

29.09.2011

uzun lafın kısası

alberto manguel: okumak, yaratıcı etkinliklerin en insani olanıdır.

carlos fuentes: iyilikler oturduğu yerde oturur, kötülük dünyayı dolaşır.

franz kafka: gerçek söz konusuysa, yüce ruhlu insan nezaketi bir kenara bırakır.

dragan babic: herkes paraya, güce, benzer bir görünüme, düşünce konformizmine, sözün kısası, taşıması son derece kolay olan tam bir standartlaşmaya yönelmiş. benzer olanın demokrasisine.

hermann hesse: ermişlik mertebesine götüren en kestirme yollardan biri de günahkarlıktır.

şükrü erbaş: dağıstan'da avarlar, hayatını istediği gibi yaşayamamış insanların mezar taşlarına "100 yaşına kadar yaşadı ama dünyaya gelmedi." diye yazarlarmış.

st. simon: ebediyete giden yol tımarhaneden geçer.

louis lavelle: başkasının kişisel yaşamı, ancak o kişiyi sevmeye başladığımızda bize kendini gösterir.

montaigne: nazlı bir hava, birini kırma korkusu, dostluğa rahat nefes aldırmaz.

paulo coelho: olağanüstü deneyimler yaşarız ve aradan daha iki saat geçmeden bunların sadece hayal ürünü olduğuna kendimizi inandırmaya çalışırız.

trevanian: aşk dediğin şeyin yeri insanın kalbi değil, kasıklarıdır.

sigmund freud: başka hiçbir zaman sevdiğimiz zamanki kadar acıya karşı savunmasız olmayız; başka hiçbir zaman sevdiğimiz nesneyi veya sevgisini kaybettiğimiz zamanki kadar çaresizce mutsuz olmayız.

29.06.2011

uzun lafın kısası

shakespeare: hiçbir şey dikkat çekme isteği kadar sıradan değildir.

aristoteles: ışığı gözümüz bizi çevreleyen havadan alır, ruhumuz da bilgiden.

dragan babic: aşk arzuyla başlar. arzusuz aşk, düdüklemeyi beceremeyen kimselerin uydurdukları masallardır.

franz kafka: çocuklar için ana babanın yapması gereken tek şey onları bağrına basmaktır.

herman melville: kulağa garip gelecek olsa da, genç ve güzel bir kadını sigara içmek kadar çekici kılan bir şey daha yoktur.

jorge luis borges: belki de bizim insan olarak hayatımız bir ormanda sessizce yürüyen bir kaplanın kafasından geçenlerdir.

tommaso campanella: her şey kendi benzerini arar ve bulur.

paulo coelho: insanlar yalnızca elde edip edemeyeceklerinden emin olamadıkları şeylere değer verirler.

thomas more: kibir için zenginliğin ölçüsü kendisinin neye sahip olduğu değil, başkalarının neye sahip olmadığıdır.

albert einstein: sadece iki şey sonsuzdur: evren ve insanın aptallığı ve ben ilkinden o kadar da emin değilim.

tomris uyar: oyalayıcı bir şey yazmaktansa kopkoyu bir karamsarlığı yeğlerim.

montaigne: insanın doğuşunu görmekten herkes kaçar; ama ölümünü görmeye koşa koşa gideriz. insanı öldürmek için gün ışığında, geniş meydanlar ararız; ama onu yaratmak için karanlık köşelere gizleniriz.

29.11.2010

uzun lafın kısası

muriel barbery: genç bir kadın evini ateşe verdi. neden yaptığı sorulduğunda, "bir duygu hissetmek istemiştim." cevabını verdi.

howard fast: hiç kimseye güvenme, asla hayal kırıklığına düşmezsin.

jostein gaarder: demokrasi, cahil kitlelerin egemen olduğu bir yönetim biçimine dönüşebilme tehlikesini barındırır.

dragan babic: kızlara ne kadar haşin davranır, onlardan ne kadar çok isterseniz, onlar size o kadar çok verirler.

ece temelkuran: yeryüzündeki her anlaşmazlık kendi endüstrisini yaratır.

maksim gorki: hep yararı dokunsa bile, kendi başına yanılmak başkalarının yanlışlarını yinelemekten daha iyidir.

edip cansever: insanın insana verebileceği en değerli şey yalnızlıktır.

philip roth: dünyanın koşuşturması içinde en az acıyla yaşamanın sırrı, olabildiğince çok insanın sizin aldanışlarınıza katılmasını sağlamaktır.

turgenyev: sövüp saymak için bile olsa, insanın başkalarına ihtiyacı vardır.

adam fawer: tipik bilim adamları içine kapanık insanlardır. gerçek dünyada başarılı olmak için gerekli olan iletişim becerilerinden yoksun olurlar.

edith wharton: birey, hemen her zaman ortak çıkar olarak kabul edilen şeye kurban edilir.

david dickson: bilim ve teknoloji tarafsız değildir, büyük ölçüde iktidara ve sermayeye eklemlenmiştir ve egemen sınıfı güçlendirme işlevi görmektedir.