felicien challaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
felicien challaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29.07.2017

albüm

adam fawer: edison puştun tekiydi.

v.s. naipaul: gandhi düşünceyle sezginin karışımıydı. her şeyin ötesinde, düşünce. o gerçek bir devrimciydi.

felicien challaye: konfüçyüs'ün öğretisi insandaki akla hitap eder. bu öğretide hiçbir gizemcilik, doğaüstü güçlere hiçbir çağrı yoktur. ölümünden az önce müritlerinden biri dua etme önerisinde bulunur. üstat, şu yanıtı verir: "benim duam, yaşamımdır."

memet fuat: derler ki yaşar kemal ince memed'i bir gazete patronuna götürmüş, para kazanmak amacıyla, kolay okunacak bir roman yazdığını, takma adla tefrika etmek istediğini söylemiş. sonucu öğrenmeye gittiğinde ise gazete patronu ona romanının çok güzel olduğunu bildirerek akılsızlık etmeyip kendi adıyla yayımlamasını öğütlemiş.

paul auster: james joyce 1920'lerde paris'teyken bir partiye katılmış, yanına bir kadın yaklaşıp "ulysses'i yazmış olan elinizi sıkabilir miyim?" diye rica etmiş. joyce sağ elini kadına uzatmak yerine havaya kaldırmış, birkaç saniye inceledikten sonra, "size şunu hatırlatayım madam; bu el başka işlere de yaramıştır." demiş.

saul bellow: tolstoy, "krallar tarihin köleleridir." demişti. insan güç merdiveninde ne kadar yüksekteyse eylemleri de o kadar dış koşulların kontrolündedir. tolstoy'a göre özgürlük tamamen kişiseldir. yalın ve dürüst -yani gerçek- bir yaşantısı olan insan özgürdür. özgür olmak, tarihsel sınırlamadan kurtulmak demektir.

oğuz atay: derler ki meşhur fizikçi einstein, bir toplantıda şarlo'ya "siz büyük bir adamsınız." demiş, "herkes sizi anlıyor, herkes size hayran." şarlo, " siz daha büyüksünüz." diye itiraz etmiş, "size herkes, hiç anlamadığı halde hayran."

26.08.2016

din

felicien challaye

din, şu üç ilkel eğilimin tinselleşmesi ve sosyalleşmesi ile açıklanır: korunma içgüdüsü, merak, sempati.

başkalarını yargılamaktan kaçınmalıdır. zamanın töresi, zina yapan kadının taşlanmasına izin veriyordu. isa, kadını suçlayanlara şöyle der: "içinizde hanginiz günahsızsa ilk taşı o atsın ona!"

tanrının çevresini saran melekler gibi, şeytanın yanında bulunan iblisler de ilkel animizmin kalıntılarıdır. meleklere tapınış, ilkel animizmin uzantısıdır.

bütün öteki kutsal kitaplar gibi, hristiyanlığın kutsal kitabı da insan elinden çıkmadır.

hristiyan tanrısına karşı birçok güçlü itirazların yapılmakta olduğu da kuşkusuzdur. bir tek insanın -yani adem'in- işlediği günahı bütün insanlara yükleyen; sonra bu zavallı insanlığı bağışlamak için onun hatalarını yüklenecek çilekeş bir kurbana gereksinimi olan; bu özverinin yaratacağı hoşnutluğu elde etmek için bir bakirenin -meryem'in- karnına kendi oğlu -isa- olacak olan tohumu yerleştiren bu yaratan da acayip bir tanrıdır doğrusu!

göksel bir baba'ya olan inanç, bütün gerçekleri tanrısallaştırmak gibi bir zorunluluk doğurmaktadır. insanlığa acı çektiren tüm kötülüklerin, onu küçük düşüren tüm adaletsizliklerin ardında iyi bir niyet bulmak gerekir; bu ise olacak iş değildir.

korunma içgüdüsü insanı yalnız bütün yaşamı boyunca gözetmekle kalmaz; aynı zamanda insanın ölümle yok oluş düşüncesi yüzünden acı çekmesine, bu düşünceye karşı başkaldırmasına da yol açar. insan bu yok oluş düşüncesini nahoş ve aşağılatıcı bularak reddeder. dinlerin çoğunluğu varlığın tümünün ya da bir parçasının ölümden sonra da yaşayacağını ileri sürerek bu kaygıyı yatıştırır.

buddha: her iki aşırı uçtan, yani iğrenç ve boş olan bir zevk ve sefa yaşamından da, iç karartıcı ve boş olan bir perhiz ve oruç yaşamından da sakınmak gerekir. bilgiye, gönül rahatlığına, mutluluk dolu bir hiçliğe erişmek için ikisinin ortasından geçen yoldan gitmek gerekir.

29.11.2014

uzun lafın kısası

salman rushdie: her şeyden çok anlam yokluğundan korkuyorum.

boccaccio: kalemin gücü, onu kullanmayı bilmeyenlerin sandıklarından çok daha fazladır.

alain de botton: olmadık yerlerde güzellikler bulmak, sıradan olanın büyüsüne kapılmayı reddetmektir.

felicien challaye: bilge insan, bildiğinden daha azını biliyormuş gibi görünür.

zygmunt bauman: derinin hangi parçalarının hassas kabul edileceği ve korunma ihtiyacında olduğu büyük oranda bir kültür meselesidir; ayakları değil de göğüsleri kapatma ihtiyacı ya da tersi gibi ayakkabı giyme ihtiyacı da kültüreldir.

henrik ibsen: aşk işlerinde bir erkek kediyle bir peygamber arasında fark yoktur.

zülfü livaneli: fazla bilmek mutsuzluk getiriyor. ne mutlu cehaletin koruyucu rahmi içinde bir cenin gibi büzülüp yatanlara!

andre maurois: yan yana iki insan, dalgaların oynattığı iki kayık gibidir; gövdeleri çarpıştıkça inler.

melih cevdet anday: hiçbir şiriin başı ve sonu yoktur ve bütün şiirler eksiktir.

ömer hayyam: şu alacalı bulacalı yeryüzünde bir adam dolaşır; ne zengin ne yoksul, ne mümin ne kafir, yaltaklanmaz hiçbir hakikate, saygısı yok hiçbir kanuna..

tahsin yücel: devrim, insanlık tarihinin henüz doğmamış güneşidir.

wladyslaw bartoszewski: yapabileceği her şeyi yaptığını ancak, ölüm cezasını çekmiş olanlar söyleyebilir.

31.12.2013

uzun lafın kısası

joel kovel: hiçbir şey insanca yaşama hakkından daha değerli değildir.

antoine furetiere: genç bir erkeği kadınlarla sohbet etmekten daha fazla uygarlaştıran ve kibarlaştıran bir şey yoktur.

botho strauss: en kötüsünü yaşamışsan artık öyle saf olamıyorsun.

samuel johnson: hemen hemen tüm saçmalıklar benzemeye çalışıp da başaramadığımız insanları taklit etmeye çalışırken çıkar.

james joyce: hayat en büyük öğretmendir.

felicien challaye: bütün öteki kutsal kitaplar gibi, hristiyanlığın kutsal kitabı da insan elinden çıkmadır.

henry miller: bazı kancıklar kendilerine çiçek bahçeleri gönderilmesinden hoşlanırlar. kendilerini önemli hissederler.

rudyard kipling: cehalet kadar büyük günah yoktur.

romain gary: görkemli senfonilerin ortasında bir yerde beliriveren, yumuşacık bir flüt sesini beklemek gibi bir eğilimim vardır.

la rochefoucauld: insanın sevdiğine sadık kalmak için kendine çektirdiği işkence hemen hiçbir zaman sadakatsizlikten daha iyi değildir.

michel tournier: insan her şeyi yok eden zamana imgeyle karşılık verir.

sabahattin eyüboğlu: ne yıkılmışsa softalar yıkmıştır bu memlekette. cahilliğimizin eline baltayı veren, keyif için, para için yıkanları da destekleyenler onlar olmuş. yalnız yapılmış eserleri yıkmakla kalsalar iyi, yeniden yapma gücünü de köreltiyorlar.

31.08.2013

uzun lafın kısası

diderot: sık ağaçlarla kaplı bir ormanın karanlığında, bana sadece ufak, titrek bir ışık rehberlik ediyor. sonra bir din adamı geliyor ve onu da söndürüyor.

czeslaw milosz: edebiyat ve şiirin görevi insan olduğumuzu bize hatırlatmaktır.

felicien challaye: her ulusal dinin yarattığı "sürü gururu"nu, kolektif biçimde kendine hayranlığı kabul etmek olanaksızdır.

semih gümüş: okuduklarımızdır bizim kim olduğumuzu gösteren.

lenin: din, sermaye kölelerinin insancıl düşlerini, insana daha yaraşan bir yaşam isteklerini içinde boğdukları bir çeşit ruhsal içkidir.

bourdieu/darbel: mağaza, yoksulun müzesidir.

tagore: senin kendi gerçeğini keşfettiğin tapınakta ben ibadet edersem kendi yaşamımın amacını yitiririm. herkes kendine bir yol seçmeli.

sun tzu: olabildiğince gizlen; öyle ki görünmez ol. olabildiğince gizemli ol; öyle ki sesin bile işitilmesin. o zaman düşmanının kaderi senin elindedir.

paul nizan: yirmi yaşındayım. kimse bana hayatın en güzel dönemi olduğunu söylemesin.

sevgi soysal: düzenle bütün bağlarını koparabildiğin zaman, ki bu cesaret ister, bu cesareti gösterebildikten sonra karanlıktan korkmayan biri olursun.

thomas bernhard: insanlar yalnız değillermiş gibi yapıyorlar; çünkü her zaman yalnızlar.

alain: kişinin etrafındakilere ve kendisine karşı iyi olması, yaşamaları için onlara ve kendisine yardım etmesi, işte gerçek iyilik budur. iyilik neşedir. aşk neşedir.

31.12.2010

uzun lafın kısası

feodor gladkov: en iyi memurlar budalalardır. görmeyi ve almayı bilirler.

aslı erdoğan: her şeyi yitirdiğinde elinde yalnızca hayat kalır.

edmundo paz soldan: adaleti sağlamanın pek çok yolu vardır ve hukuki yolları izlemek bunlardan biri değildir. 

felicien challaye: yaşamak için para kazanmak gerekir ama, para kazanmak için de yaşamamak gerekir.

philipp vandenberg: insanlar, gerçeklerden korktukları kadar hiçbir şeyden korkmazlar.

g.b. shaw: biz en yüceyi gördüğümüz zaman ondan nefret ederiz; onu çarmıha gereriz, baldıran zehri içirerek öldürürüz, bir odun yığınının üstüne bağlar diri diri yakarız.

howard stern: öldüğünüz zaman gerçekleşecek olan şudur: bir kutuya konulmak ve solucanlar tarafından yenmek.

emile zola: tehlikenin gözünün içine baktın mı onun sana zararı dokunmaz.

muriel barbery: evren boşlukla el birliği yapar, kayıp ruhlar güzelliğe ağlar, anlamsızlık bizi kuşatır.

platon: felsefe, insanların ve toplumların güçlü oldukları çağlarda yararlıdır; zayıf oldukları zamanlarda ise acınacak bir şeydir.

ursula k. le guin: bir hırsız yaratmak için, bir sahip yaratın. suç yaratmak istiyorsanız, yasalar koyun.

ernesto sabato: tüm devrimler olanca saflıklarıyla ve özellikle de öylelerse, pis bir polis bürokrasisine dönüşmeye mahkumdur; bu sırada en büyük ruhların sonu zindan ya da tımarhane olur.

8.10.2008

dinler tarihi

felicien challaye

bilge insan, bildiğinden daha azını biliyormuş gibi görünür.

auguste comte'a göre insanlık birbiri ardınca üç halden geçmiştir: teolojk hal: bunda insan olayların açıklamasını kendisininkine benzeyen ama daha güçlü iradelerle yapar; metafizik hal: bunda insan olayları soyutlamalar ve doğa gücüyle açıklar; pozitif hal: bunda insan olayları, başka olaylarla açıklar.

"yaşadığın sürece gönlüne uy, ölçüsüzce eğlen, gönlünün üzüntüye kapılmasına fırsat verme, arzularını doyuma ulaştır, dünyada olduğun sürece mutluluğu araştır. çünkü hiç kimse malını mülkünü yanında götürmez. buraya gelen hiç kimse de geri dönmez." (harp çalıcının türküsü)

schopenhauer: upanişadları okumak, dünyanın en kazançlı, en öğretici işini yapmak demektir. yaşamımım avuntu kaynağını onları okuyarak buldum ve öleceğim ana kadar bana destek olacak olan, onlardır.

buddha: her iki aşırı uçtan, yani iğrenç ve boş olan bir zevk ve sefa yaşamından da, iç karartıcı ve boş olan bir perhiz ve oruç yaşamından da sakınmak gerekir. bilgiye, gönül rahatlığına, mutluluk dolu bir hiçliğe erişmek için ikisinin ortasından geçen yoldan gitmek gerekir.

yaşam acılarla doludur. evrensel acı varlıkların, nesnelerin, duyguların devamlı olmayışından ileri gelmektedir. her şey geçer, insanın bağlanabileceği hiçbir şey yoktur.

konfüçyüs'ün öğretisi insandaki akla hitap eder. bu öğretide hiçbir gizemcilik, doğaüstü kudretlere hiçbir çağrı yoktur. ölümünden az önce müritlerinden biri dua etme önerisinde bulunur. üstat, şu yanıtı verir: benim duam, yaşamımdır.

yaşamak için para kazanmak gerekir ama, para kazanmak için yaşamamak gerekir.

lévy-bruhl: erkeklerin de kadınların da süs olsun diye taktıkları ne kadar eşya varsa ilkin muska gibi kullanılmışlar, sonra süs haline gelmişlerdir.

kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma.

başkalarını yargılamaktan kaçınmalıdır. zamanın töresi, zina yapan kadının taşlanmasına izin veriyordu. isa, kadını suçlayanlara şöyle der: "içinizde hanginiz günahsızsa ilk taşı o atsın ona!"

tanrının çevresini saran melekler gibi, şeytanın yanında bulunan iblisler de ilkel animizmin kalıntılarıdır. meleklere tapınış, ilkel animizmin uzantısıdır.

bütün öteki kutsal kitaplar gibi, hristiyanlığın kutsal kitabı da insan elinden çıkmadır.

hristiyan tanrısına karşı birçok güçlü itirazların yapılmakta olduğu da kuşkusuzdur. bir tek insanın -yani adem'in- işlediği günahı bütün insanlara yükleyen; sonra bu zavallı insanlığı bağışlamak için onun hatalarını yüklenecek çilekeş bir kurbana gereksinimi olan; bu özverinin yaratacağı hoşnutluğu elde etmek için bir bakirenin -meryem'in- karnına kendi oğlu -isa- olacak olan tohumu yerleştiren bu yaratan da acayip bir tanrıdır doğrusu!

göksel bir baba'ya olan inanç, bütün gerçekleri tanrısallaştırmak gibi bir zorunluluk doğurmaktadır. insanlığa acı çektiren tüm kötülüklerin, onu küçük düşüren tüm adaletsizliklerin ardında iyi bir niyet bulmak gerekir; bu ise olacak iş değildir.

korunma içgüdüsü insanı yalnız bütün yaşamı boyunca gözetmekle kalmaz; aynı zamanda insanın ölümle yok oluş düşüncesi yüzünden acı çekmesine, bu düşünceye karşı başkaldırmasına da yol açar. insan bu yok oluş düşüncesini nahoş ve aşağılatıcı bularak reddeder. dinlerin çoğunluğu varlığın tümünün ya da bir parçasının ölümden sonra da yaşayacağını ileri sürerek bu kaygıyı yatıştırır.

din, şu üç ilkel eğilimin tinselleşmesi ve sosyalleşmesi ile açıklanır: korunma içgüdüsü, merak, sempati.

her ulusal dinin yarattığı "sürü gururu"nu, kolektif biçimde kendine hayranlığı kabul etmek olanaksızdır.