30.10.2019

uzun lafın kısası

carl sagan: olağan dışı iddialar olağan dışı kanıtlar gerektirir.

shakespeare: bu günlerin talihsizliği, delilerin körleri yönetmesidir.

thomas bernhard: bu ülkede bugün nereye bakarsak bakalım, gülünçlüğün bir lağım çukuruna bakıyoruz. bu kadar çok gülünçlük karşısında her sabah yüzümüz kıpkırmızı oluyor.

jean meslier: her din, insanlara tanrısallıktan alçakça ve akılsızca korkma duygusu vermeye çalışır.

doris lessing: taşrada, içinde biraz hayat belirtisi olan kızlar, seks delisidir.

campillo & ferreras: vahiyli tüm dinler kendi ahlaklarının çok yüksek olduğunu ve dünyanın da o ahlaka çok ihtiyacı olduğunu iddia eder. oysa aç bir insana yiyecek bir şey vermek için tanrıya inanmak şart değildir.

godfrey hardy: en asil hırs, kalıcı değeri olan bir şeyler bırakmaktır.

yuval noah harari: bizi hastalıktan ve kıtlıktan koruyan zenginliğin büyük kısmı laboratuvar maymunları, süt inekleri ve üretim bantlarındaki tavukların çektiği acılar sayesinde elde edildi. bu hayvanların on milyarlarcası son iki yüz yılda dünya tarihinde görülmemiş zalimlikte bir endüstriyel sömürüye tabi tutuldular.

wittgenstein: insanoğlu dünyaya geldiği ilk günden itibaren doymak bilmez bir iştahla birbirinin derisini yüzmüştür. birbirlerinin gözlerini oyarak, anüsünden ve vajinasından içeri acı biber dalları sokarak, beşikten mezara kadar birbirlerinin yollarına kızgın korlar dökmüşler, bok döşemişlerdir.

charles dickens: zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü. hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana.

alain badiou: bizim dünyamızda sadece fiyatı olan şey dikkate alındığından, hiçbir düşünceye, hiçbir fikre sahip olmamak gerekir. bize, "eğer imkanın varsa tüket, yoksa kapa çeneni ve yok ol!" diyen dünyaya ancak o zaman itaat edebiliriz.

john fowles: insan sürekli bir eksikliktir, sonsuz bir yoksunluktur, bireysel şeylere görünüşte sonsuz bir kayıtsızlık içinde bulunan görünüşte sonsuz bir okyanusta sürüklenmektedir.

william s. burroughs: bütün dünya bir darağacıdır, hepimiz rolümüzü oynarız. bazıları havlucu oğlandır, diğerleri muzır doktordur, çoğumuz ise hayatın görkemli deliğine mızırdanan pis moruklardan başka bir şey değilizdir.