22.05.2018

anadolu

ahmed arif


beşikler vermişim nuh'a
salıncaklar, hamaklar
havva ana'n dünkü çocuk sayılır
anadoluyum ben
tanıyor musun
utanırım
utanırım fıkaralıktan
ele güne karşı çıplak
üşür fidelerim
harmanım kesat
kardeşliğin, çalışmanın
beraberliğin
atom güllerinin katmer açtığı
şairlerin, bilginlerin dünyalarında
kalmışım bir başıma
bir başıma ve uzak
biliyor musun
binlerce yıl sağılmışım
korkunç atlılarıyla parçalamışlar
nazlı, seher sabah uykularımı
hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar
haraç salmışlar üstüme
ne iskender takmışım
ne şah ne sultan
göçüp gitmişler, gölgesiz
selam etmişim dostuma
ve dayatmışım
görüyor musun
nasıl severim bir bilsen
köroğlu'yu
karayılanı
meçhul askeri
sonra pir sultanı ve bedrettini
sonra kalem yazmaz
bir nice sevda
bir bilsen
onlar beni nasıl severdi
bir bilsen, urfa'da kurşun atanı
minareden, barikattan
selvi dalından
ölüme nasıl gülerdi
bilmeni mutlak isterim
duyuyor musun
öyle yıkma kendini
öyle mahzun, öyle garip
nerede olursan ol
içerde, dışarda, derste, sırada
yürü üstüne üstüne
tükür yüzüne celladın
fırsatçının, fesatçının, hayının
dayan kitap ile
dayan iş ile
tırnak ile, diş ile
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan, rüsva etme beni
gör, nasıl yeniden yaratılırım
namuslu, genç ellerinle
kızlarım
oğullarım var gelecekte
herbiri vazgeçilmez cihan parçası
kaç bin yıllık hasretimin koncası
gözlerinden
gözlerinden öperim
bir umudum sende
anlıyor musun