19.12.2018

cebi delik

paul auster

mike ile ben klima tesisatlarını takan ekiptik, montaja gidip gelirken mağazanın kamyonetinde saatlerce birlikte takılırdık. 

on dokuz yaşındaki kızıl saçlı mike incecik, sırım gibi, işaret parmaklarından biri olmayan ve hayatımda tanıdığım en hazırcevap insandı.

mike'ın her ağzını açtığında ardı arkası kesilmeden sıraladığı o şaşırtıcı benzetmeleri, atak fikirleri dinlemeye doyamazdım. müşterilerden biri kibirli tavır takınacak olsa, mike (hemen hemen herkesin diyeceği gibi) "ukala dümbeleği!" ya da (bazılarının diyeceği gibi) "burnu havada!" demek yerine "herif sanki kendi boku kokmazmış gibi davranıyor!" deyiverirdi.

mike'ın tanrı vergisi bir yeteneği vardı. o yaz bu yetenekten nasıl yararlandığına kaç kez tanık oldum. klima cihazı takmak için kaç eve gittikse, her seferinde tam biz işe dalmışken (vidaları takıyor, camdaki boşluğu kapatmak için üstüpü döşüyorken) odaya bir kız giriverirdi. hiç şaşmazdı bu.

her seferinde de kız on yedi yaşında, her seferinde de güzel, her seferinde de sıkıntıdan patlayan, her seferinde de "evin içinde şöyle bir dolaşan" biri olurdu.

kız göründüğü anda da bizim mike şeytan tüylerini takınıverirdi. sanki kızın geleceğini biliyormuş gibi, sanki ona ne söyleyeceğini daha önceden prova etmiş gibi, her zaman hazırlıklıydı.

oysa ben hep gafil avlanır ve mike bülbül gibi şakımaya başlayınca (külhani jestlerle, argo sözcüklerle süslü bir alay ıvır zıvırı peş peşe sıralardı) boynumu büküp işi bitirmeye çalışırdım.

mike konuştukça konuşur, kız gülümsedikçe yüzünde güller açardı. mike bir şeyler daha söyler, bu kez kız kahkahayı koyverirdi. iki dakika içinde kırk yıllık arkadaş gibi olurlardı.

ben işi bitirip son kontrolleri yaparken, onlar birbirlerine telefon numaralarını verip cumartesi gecesi için sözleşirlerdi. akıl alacak gibi değildi, harika bir şeydi, şaşkınlıktan ağzım açık kalırdı.

bu bir kez, haydi iki kez olsa rastlantı diyeceğim, ama aynı sahne sürekli yineleniyordu. o yaz en azından beş altı kez aynı şey oldu.

sonunda, şans kuşunun kendiliğinden gelip onun başına konmadığını istemeye istemeye kabullenmek zorunda kalmıştım.

mike, şansını kendisi yaratan biriydi.