cemil meriç
bir çağın ideali, idealin kendisi değildir, herhangi bir idealdir. başka idealler de var. her çağın, her milletin kendine göre bir güzel anlayışı var. bütün bu güzellikleri tatmaya çalışalım, genişletelim ufkumuzu. geçen devirlerde yaşamak, yani derinleşmek ve ömrü alabildiğine uzatmak; başka ülkelerde yaşamak, başka insanlarla acı çekmek, başka insanlarla gülmek, damlayken denizleşmek ve an'ı ebediyete sığdırmak; kalbini bütün heyecanlara açmak, yani sınır taşlarını devirmek, çağların ve politikaların sınır taşlarını; bütün insanlığı aynı büyük aşk içinde birleştirmek.. sanatçının tek vazifesi vardır bence: insanları birbirine sevdirmek, iki insanı veya iki milyar insanı. sanat, bir heyecan seyyalesiyle kilometrelerin ve asırların ayırdığı kalpleri birleştiren büyüdür.
benjamin peret ise kitabına yazdığı ön sözde bu kavramı yüce aşk deyimiyle ifade ediyor ve bu tür bir aşkta çeşitli yüceleştirmelerin söz konusu olduğunu vurguluyor. peret'e göre,
"yüce aşk, mutluluk şarkısına dönüşen bir yalnızlık çığlığıdır. yüce aşkla beraber, olağanüstü, ulvi harikuladelikler insan yaşamının bir parçası oluverir. onun sayesinde, ten ve kafa birbiri içinde erir, aralarında tam bir uyum kurulur. artık öncesi gibi değildir insan; ani bir değişime uğramış, tene bağlı duyguları ruhani bir boyut kazanmıştır. benzer bir değişim, karşımızdaki insanda da gerçekleşir. kendisi olmaktan çıkmıştır kişi, umut edip bekleyen birisi yerine, yepyeni bir hayata başlayan bir başkası vardır karşımızda. sizi gerçekten tamamlayan insanla karşılaşmışsanız hiçbir ayrılık, hiçbir kopuş düşünülemez artık.
yüce aşk, bu iki değişik insanın birbiriyle sağladığı uyumdur. ne var ki kadınla erkek arasındaki ayırımı vurgulayarak bir ikilik yaratan ve bu ikilikten yararlanıp, günlük hayatın en ufak teferruatına kadar insanlar üzerindeki baskıcı tutumunu sürdüren batı toplumlarında, bu ideal uyum pek mümkün olamamaktadır. ve bu ideal uyumu yani yüce aşkı yakalayanlar da toplum dışı kalırlar bu yüzden. hatta topluma karşı çıkıyor kabul edilirler çoğu kez. çünkü toplum yüce aşkın gerçekleşmesine karşıdır, yüce aşkı keşfeden, toplumun ve toplum değerlerinin dışında bir mutluluğun mümkün olduğunu keşfeder. onun için de insanlar, bu mutluluğu şairlerin ve sanatçıların sesiyle çağırırlar daha çok.
yıldırım aşkı deyimi, beklenilen kişiyle karşılaşmanın göz kamaştırıcı niteliğini ifade eder. bu yıldırım aşkı şuurlu olmayabilir de başlangıçta. yıldırım aşkı, bilinçli ya da bilinçsiz olarak içimizde geliştirmiş olduğumuz ideal sevgili modelinin birdenbire karşımıza çıkmasıdır. bu modelin ideal olması, insanın yarım yanını bütünlemesindedir. bilincimizde gelişmiş olan bu model çocukluğumuzdan alır kaynağını, ergenlik çağımızda şekillenir, genç kız ya da delikanlı, çoğu kez birbirine zıt eğilimlerin etkisi altında kalır. bu modelde hem anne ya da babanın oluşturduğu imaj, hem de gençliğimizin günlük yaşantısından izler bulunur."