17.10.2018

mağrurlar

lawrence sanders

en iyi asker, hayal gücünden yoksun olan askerdir.

insana zevk veren alışkanlıkların hepsi kirlidir.

hayatımı yeniden yaşamak olanağı doğsaydı, çırılçıplak güneşe uzanıp kadınların vücutlarını yağlamalarını seyretmek isterdim.

ben kadınların bağımsızlık hareketlerinden yana olan biri değilim pek; ama erkeklerin, tanınması ve çözümlenmesi çok güç bir şartlandırmanın kurbanı olduklarını kabul ediyorum.

kan, sudan daha yoğundur, er suyu da kandan.

seri katillerin hemen hepsi sakin, tutucu, temiz insanlardır. marifetleri anlaşılıncaya kadar kimsenin dikkatini çekmezler. çok defa, günlerce aynı elbiseyi, aynı renk kumaştan giysileri giyerler.

düzenli bir dünyada sorumluluğa yer yoktur.

hapishanelerdeki mahkumların yüzde sekseni, hiç olmazsa bir defa, önceden hapse düşmüş kimselerdir. bir insan eğer bir kere ırza geçmişse, adam soymuşsa, birini öldürmüşse, biliyoruz ki yine ırza geçecek, adam soyacak ya da birini öldürecektir.

en iyi tecrübe, ateş hattında olmakla öğrenilir.

büsbütün özerk bir kuruluş olmamalıdır emniyet. bir çeşit sivil denetim ehvenişerdir.

polis enseler, yargıç takdir eder.

eğer siz de polisseniz herhangi bir polisin öldürülmesi sizi küçültür. dayanamazsınız acısına.

bütün durumlar ille de fedakârlık gerektirmez. bazıları mantıklı bir cevap bekler, bazıları da kendini bırakış. her adamın kendi yetenekleri, kendi sınırları vardır.

bireyin ölümlülüğü bütünün ölümsüzlüğüdür. her şeyin, canlı cansız her şeyin, vızıldayan bir beyazlık içinde birleşmesidir. işte bu birliği bilmenin, en sonunda çamurun ve yıldızların bir parçası olduğunu anlamanın coşkusuydu içindeki. var olan yalnızca yaşamın sürekliliğiydi ve bu süreklilik içinde insanlar ve kayalar, çamurlar ve yıldızlar, birer tohum taneciği gibi görünüyor, bir süre boy atıp gelişiyor, sonra zamanın ötesindeki bir âleme geri dönüp sürekli yeniden başlıyor, sürekli sona eriyorlardı.

her şey o kadar adaletsiz ki..

hepimiz dünyaya, elimize tutuşturulan bir elle geliriz ve becerebildiğimiz kadar ustaca oynamaya çalışır, bir floş yerine per geldi diye yakınıp dövünecek zaman bulamayız. en yaman oyuncu, eli zayıf olduğu halde -belki de gerektiği kadar blöf yaparak- iyi bir oyun çıkarmayı becerebilendir; böylece ortadaki paranın hepsini toparlayan ya da elindekini tutabilendir.