12.10.2018

deccal

nietzsche

inanç, doğru olanı bilmek istememek demektir.

bu kitap en azlarındır. belki de onlardan hiçbiri yaşamıyor daha. onlar, benim zerdüşt'ümü anlayanlar olacaklar. kendimi, daha bugünden işitilecek kulaklar bulanlar ile nasıl karıştırabilirdim ki? ancak öbür gündür benim olan. kimileri öldükten sonra doğar.

iyi nedir? insanda güç duygusunu, güç istemini, gücün kendisini yükselten her şey. kötü nedir? zayıflıktan doğan her şey. mutluluk nedir? gücün büyüdüğü duygusu -bir engelin aşıldığı duygusu.

güç isteminin eksik olduğu yerde düşüş vardır.

doygunluk değil, daha çok güç; genel olarak barış değil, savaş; erdem değil, yetenek. zayıflar, nasibi kıtlar yıkılıp gitmelidir: bizim insan sevgimizin baş ilkesi. ve onlara yıkılıp gitsinler diye de yardım edilmelidir. herhangi bir günahtan daha zararlı olan nedir? -nasibi kıtlara, zayıflara duyulan acımadan doğan eylem: din.

insanlık, ahlakla, en iyi burnundan çekilerek götürülür.

can sıkıntısıyla tanrılar bile baş edemez. ne yapsın? insanı icat eder,-insan eğlendiricidir. ama, gelin görün ki, bu kez de insanın canı sıkılmaya başlar. o zaman da tanrı kadını yaratır. ve sahiden de, işte, artık can sıkıntısının sonu gelmiştir; ama başka şeylerin sonuyla birlikte! kadın, tanrı'nın ikinci hatasıdır.

insanlık, bugün inanıldığı gibi, daha iyiye ya da daha güçlüye ya da daha yükseğe doğru bir gelişme göstermemektedir. "ilerleme", modern bir düşüncedir yalnızca, yani, yanlış bir düşünce. bugünün avrupalısı, değerlilik bakımından, rönesans avrupalısının fersah fersah altında kalır. ileriye doğru gelişme, herhangi bir zorunlukla, yükselme, yücelme, güçlenme değildir hiç de.

en yaygın yalan, kişinin kendi kendine söylediği yalandır; başkalarına yalan söylemek, göreceli olarak ender bir durumdur.

kutsalların öyküleri, var olan en çifte-anlamlı yazındır: bunun üzerinde başka türden belgeler olmadıkça, bilimsel yöntemler uygulamak, benim için daha başından boşunalığa mahkumdur: salt bilgin boşgezerliği.

bir asalak insan türü, yaşamın bütün sağlıklı yapıları pahasına serpilen bir tür, din adamı, tanrı'nın adını kötüye kullanmaktadır: şeylerin değerini kendisinin belirlediği duruma, "tanrının egemenliği"; böyle, bir durumun elde edilmesini ya da korunmasını sağlayacak araçlara, "tanrının iradesi" adını takar; soğukkanlı bir kiniklikle halkları, çağları, bireyleri, din adamlarının üstün gücüne yaradıkları ya da karşı çıktıkları açısından ölçer-biçer.

bir canlıya, bir türe, bir bireye, içgüdülerini yitirmişse, kendisine zararlı olanı seçiyor, yeğliyorsa "yozlaşmış" derim.

çarmıhtaki tanrı -bu simgenin korkunç düşünsel arka planı hâlâ anlaşılmıyor mu? ne ki acı çeker, ne ki çarmıha gerilir, o, tanrısaldır. hepimiz çarmıha gerilmişiz, demek ki biz tanrısalız. yalnızca biz tanrısalız. hristiyanlık bir zaferdi, soylu bir anlayış, ona yenilip battı, hristiyanlık, bugüne dek insanlığın başından geçen en büyük talihsizliktir.

buradan nasıl bir sonuç çıkıyor? kişi yeni ahit'i okuyacaksa, eldiven giymesi iyi olur. bunca kirliliğin yakınında bulunmak, neredeyse zorunlu kılıyor bunu.