14.04.2017

cezmi or kupası

ülkü tamer

bir ilkbahar günü inönü stadı'ndayız. adı o kadar değişti ki, inönü müydü, dolmabahçe miydi, mithatpaşa mıydı, şimdi hatırlamıyorum. 50'lerin hemen sonunda ya da 60'ların hemen başında bir beşiktaş maçı olduğunu biliyorum. maç beşiktaş maçı olunca mutlaka kemal özer'le gitmişizdir. o gün kemal'le miydik, doğrusu onu da çıkaramıyorum. ama belleğimde pırıl pırıl kalan bir anısı var maçın.

devre arasında eski açık tribünün altındaki dev kapı açıldı. herkes "ne oluyor?" diye birbirine sorarken hoparlörden yanıt geldi:

"sayın seyirciler, bugün ünlü atletimiz cezmi or'un ölüm yıl dönümü. sporcumuzun anısına bir koşu düzenlenmiştir. bebek'te başlayan koşu biraz sonra stadımızda sona erecektir."

aradan iki dakika geçti geçmedi, bir atlet göründü kapıda. alkışlar arasında piste girdi. arkasında 20-25 atlet daha.. koşu bitti. cezmi or kupası'nı kazanan atlete ödülü verildi. ikinci, üçüncü de madalyasını aldı. hepsi yine alkışlar arasında soyunma odasına gitti. takımlar sahaya çıktı. maçın ikinci yarısı başladı.

bitime on dakika kadar kala, stadın kapısında daha öncekilerden yaşlı bir atlet belirdi. piste girdi o da. maç oynanırken koşmayı sürdürdü.

kısa bir sessizlik oldu tribünlerde. şaşkınlık atlatılınca yuhalar yükseldi. millet ağzına geleni söylüyordu bağıra bağıra. burada yazabileceğim en hafif küfür iki sıra önümüzdeki palabıyıklı adamın savurduğu "ulan inek!"ti. bunu izleyen cümleyi hiç unutmadım: "kuruçeşme'de otlamaya mı daldın da geciktin?"

yaşlıca atlet, yuhalar arasında kapalı tribünün, şimdiki yeni açık tribünün önünden geçti; numaralının önüne gelince hoparlörden o tanıdık ses yükseldi yine:

"sayın seyirciler.. biraz önce stadımıza giren atlet, cezmi or'un kardeşidir. bu koşuya ağabeyinin anısına katılmıştır."

yuhalar yerini alkışlara bıraktı bir anda. gökyüzünü "yaşa!" çığlıkları sardı.

palabıyıklı, baba recep'in frikiğini seyretmeyi bırakmış, sesinin olanca gücüyle bağırıyordu şimdi:

"ağır ol.. acele etme.. yavaş yavaş.. yaşşşaaa, aslanım!"