7.12.2016

le hérisson

mona achache

"tüm mutlu aileler birbirine benzer. ama mutsuz ailelerin her biri kendine özgüdür." (tolstoy)

benim adım paloma. 11 yaşındayım. paris'te zenginlerin oturduğu bir apartmanda yaşıyorum. ebeveynlerim zengin, ailem zengin; dolayısıyla kız kardeşim ve ben de zenginiz. ama, buna rağmen, bütün bu şans ve zenginliğe rağmen çok uzun zamandır biliyorum ki gidilecek son nokta bir balık kavanozu. yetişkinlerin sinekler gibi aynı cama çarptıkları bir dünya bu. önemli olan ölüm ya da hangi yaşta öldüğün değil tam o anda ne yaptığındır. sonun kavanozdaki balık gibi olmamalı. hiçbir şeyin anlamı yoksa bile aklın bununla yüzleşmesi gerekir.

tanrım, işte geliyorlar. anna'yı duyabiliyorum. hayatını kavanozdaki bir balık gibi geçirdi ve plastik bir torbada bitirdi.

satrançta kazanmak için öldürmek gerekir; oysa go oyununun en güzel yönlerinden biri: kazanmak için, yaşamalısınız; ama rakibiniz de yaşayacak. ölümle yaşam iyi ya da kötü inşa edilmiş bir yapının sonuçlarıdır. ve önemli olan, iyi inşa etmektir.

ölme kararı alındığı zaman öyle gerektiği düşünülür. huzura giden ince bir geçit, yumuşak bir akış gibi. yetişkinler ölümle uzlaşmakta oldukça zorlanırlar; oysa dünyanın en alelade olayıdır bu. yanlış anlaşılabilecek bir karar verirken hiçbir şey şansa bırakılmaz. bazı  insanların, en çok arzuladıkları projelere bile ne kadar hızla karşı gelebildiklerini tahmin edemezsiniz.

bayan michel bana küçük bir kirpiyi anımsatıyor. dışında dikenlerden zırhı var, gerçek bir kale yapmış. ama bana öyle geliyor ki, içten içe sahte bir uyuşukluğa sahip hat safhada yalnız ve son derece şık olan o küçük yaratık kadar zarif ve hassas biri.

hayatın içinde hepimiz kirpiyiz. ama genellikle, zarafetten yoksunuz.

yoko ozu. bay kakuro ozu'nun torunu. güçlü bir japon ailesinin zengin ve tek mirasçısı. zengin bir bankacının oğluyla evlenmek için  eğitimini bırakacak. 3 detoks kürü aldıktan sonra mikroptan arındırılmış bir ortamda 4 çocuğunu yetiştirecek. yoko ozu, hayatının sonunda boşanmış, alkolik, milyarder ve depresif olacak.

bazı insanlar pencereden atlayarak intihar ederler. bana göre mantıksız bir şey bu. canımın acımasını hiç sevmem. acı çekmeyi kesmedikten sonra ölmenin ne anlamı var?

burada lucien'in hastalığının büyük bir önemi yoktu. pierre athens'in ölümü haksız bir dram ama bir kapıcının ölümü günlük akıntıda küçük bir çukurdu.

yapabilsem, gülerdim. ama manuela'yı düşünüyorum. çünkü hayatının sonuna kadar kuru temizleme kamyonunun bana çarpmasından ötürü hep kendini suçlayacak. elbiseyi çalmanın cezası. ne aptalca. hala gülme hissi var içimde. ölümün insana biraz aklını kaybettirdiğine inanmak lazım. kakuro, kalbim yumağın içine kıvrılan bir kedi yavrusu gibi sıkışıyor. sizinle son bir kadeh saké içmeyi çok isterdim. bir hayatın değerine nasıl karar verilir? paloma, umarım senin hayatın vaatlerini yerine getirir.