3.12.2016

leylim leylim

ahmed arif

şiir önce bir güzellik duygusudur.

varlık'ın yarışma sonucunu gördün mü? "aman aman hey"le "unutamadığım"ı katmıştım. tabii küçük jürinin insaf -daha doğrusu insafsızlık ve namussuzluk- barajını bile aşamadık. ciğeri beş para etmez yaratıklar, yolunu bulmuş; dergici, yönetici ya da ahbap oluvermişler işte. türk şiirini, edebiyatını bu fikir piçlerinin, bu orospu karıdan beter heriflerin tekelinden çekip almalıyız. borç bize bu. bu memlekette, edebiyat adıyla yenen bokların, işlenen fikir cinayetlerinin hesabını mutlaka soracağız.

kişi, kabiliyetine ve haysiyet duygusuna göre acı çeker, sevinç duyar.

utanılacak hiçbir bok yemedim, yemem de! ama polise sorarsan ben bir canavarım. çünkü yüzlerine tükürdüm, tenhada yakalayıp eşşek sudan gelinceye kadar dövdüm; rüşvet, döviz kaçakçılığı ve randevuevi işlettiklerini bildiğimi, bunları er geç yazacağımı söyledim. birinin dişlerini döktüm, birini merdivenden atmak için fırlattım. kolu kırıldı. hepsi bu işte. haksızlığa, hakarete dayanamıyorum. türk siyasi tarihinin işkence görme rekorunu kıracak kadar zulüm görmeme budur sebep!

insan düşmanını ya öldürür yahut da onunla kardeş olur.

bir kez polisten yakamı kurtarmış değilim. kanun! bu da bir maskaralık, bir dümen. kanun yalnız biz fukaralar için var. o da cezalandırırken sade! beraat etmişim, kim takar? hoş benim de onları taktığım yok. gece de tenhada boş gezmiyorum; ahdettim, beni öbür dünyaya yalnız gönderemezler. ne de olsa eşkıya kanı taşıyorum.

her kadında bir kleopatra damarı vardır, her erkekte de bir sezar ahmaklığı.

kimselere bir şey demek için değil, kendi susuzluğumuz, yangınlığımız için yazıyoruz. bizler artık hayatın tatlılıklarından faydalanamayacak kadar baltalandık. acının fazlası, daha doğrusu bu kadar manasız sıklığı, uyuşturuyor, kurutuyor. galiba mezarımıza sadece haysiyeti götüreceğiz.

en korkuncu, insanın kendi sinirlerinin ihanetidir.

dövünmek neyi çözümler? ne dövünmek ne de düşünmek hayatı değiştiriyor. hayatı, kendi icadımız fakları, prangaları zorlamak, parçalamakla değiştirebiliriz. yoksa daha iki bin yıl keçiler kadar bile mutlu, haysiyetli bir hayata kavuşamayız.