22.12.2016

genç bir romancının itirafları

umberto eco

iki türlü şair vardır: şiirlerini on sekiz yaşındayken yakan iyi şairler ve ömür boyu şiir yazmaya devam eden kötü şairler.

ilham, sanatsal açıdan saygın görünebilmek için hilebaz yazarların başvurduğu kötü bir kelimedir. eski bir söz vardır, "dehanın yüzde onu ilham, yüzde doksanı terdir." der. fransız şair lamartine'in en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığından sıkça söz ettiği söylenir: bir gece ormanda gezinirken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini öne sürermiş. ölümünden sonra çalışma odasında o şiirin pek çok versiyonunu bulmuşlar, yıllar boyu yazıp yazıp düzeltmiş şiirini.

birçok üniversite profesörünün çalışma masasının çekmecesi yayımlanmamış berbat romanlarla doludur.

iyi bir listenin tek gerçek amacı, sonsuzluk fikrini ve vesairenin baş döndürücülüğünü iletmesidir.

sadece kendileri için yazdıklarını söyleyen kötü yazarlar ordusuna dahil değilim. yazarların kendileri için yazdıkları tek şey, ne alacaklarını hatırlamalarına yardım eden, işi bitince de atılan alışveriş listesidir. çamaşırhane listesi de dahil, geri kalan her şey bir başkasına yazılmış mesajlardır.

eğer ortada çok sayıda yaratıcı fikir varsa bu onların yaratıcı olmadığını gösterir.

1860'ta, garibaldi'nin sicilya'ya yaptığı keşif yolculuğunun peşinden gitmek için akdeniz'den geçmek üzereyken, alexandre dumas sr. marsilya'da mola vermiş ve kahramanı edmond dantes'nin monte cristo kontu olmadan önce 14 yıl hapis yattığı ve hapishane arkadaşı papaz faria'dan hücresinde ders aldığı if şatosu'nu ziyaret etmiş. dumas oradayken, ziyaretçilere hep monte cristo'nun "gerçek" hücresi denilen yerin gösterildiğini ve rehberlerin, dantes, faria ve romandaki diğer karakterlerden sahiden yaşamış kişilermiş gibi söz ettiklerini keşfetmiş. oysa aynı rehberler, if şatosu'nda mirabeau kontu gibi önemli tarihi kişiliklerin gerçekten hapis yattığını asla ağızlarına almıyorlarmış. dumas anılarında şöyle der: "romancıların bir ayrıcalığı vardır, tarihçilerin karakterlerini öldürecek karakterler yaratırlar. bunun nedeni, tarihçilerin anlattıkları kişilerin hayalet, romancıların yarattıklarının ise kanlı canlı insanlar olmasıdır."