24.06.2008

ludmila

nikos kazancakis

bir zamanlar diyordum ki: bu türk'tür, bu bulgar'dır ve bu yunan'dır. ben, vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım, köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağmaladım. neden? çünkü bunlar bulgar'mış ya da bilmem neymiş. şimdi kendi kendime sık sık şöyle diyorum: hay kahrolasıca pis herif, hay yok olası aptal! yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle diyorum: bu iyi adamdır, şu kötü. ister bulgar olsun, ister rum, isterse türk! hepsi bir benim için. şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça da, buna bile bakmamaya başladım.

ulan, ister iyi ister kötü olsun be! hepsine acıyorum işte! boşversem bile, bir insan gördüm mü içim cız ediyor. nah diyorum, bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, onun da tanrısı ve karşı tanrısı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek. hey zavallı hey! hepimiz kardeşiz be! hepimiz kurtların yiyeceği etiz. ve bu bir kadınsa, gayri o zaman, vallahi ağlayasım geliyor. sen ikide bir, kadınları seviyorum diye benimle alay edersin. nasıl sevmeyeyim be! nasıl acımayayım ki, onlar zayıf yaratıklardır, ne yaptıklarını bilmezler; memelerinden tutuversen kapılarını açıp teslim olurlar.

ben, bir zamanlar yine bir bulgar köyüne girmiştim. namussuz bir yunan köy ihtiyar kurulu üyesi beni ihbar etti, kaldığım evde sarıldım. dama fırladım, damdan dama atladım. ayışıklı bir geceydi. kaçmak için kedi gibi taraçadan taraçaya atlıyordum. ama gölgemi görüp damlara çıktılar, beni yaylım ateşe tuttular. ne yapabilirdim? bir avluya atladım; avluda uyuyan bir bulgar karısı geceliğiyle fırladı, beni görünce ağzını açıp bağırmak istedi; ama elimi uzatıp dedim ki: "aman! aman! sus!" ve göğsünü tuttum. kadın sararıp mayna etti. yavaşça "gir içeri" dedi, "görmesinler bizi!" içeri girdim, elimi sıktı: "yunan mısın?" dedi. "evet, yunan'ım, beni ele verme!" deyip belinden yakaladım. ses çıkarmadı. birlikte yattık. kalbim hazdan titriyordu. "nah" diyordum, "nah ulan zorba, kadın bu demektir, insan bu demektir! bu bulgar mı, rum mu, hamhum şaralop mu? aynı şey be; insandır, insan! öldürmekten utanmıyor musun? tuh sana!"

onunla birlikteyken, onun ılıklığı içinde olduğum sürece bunları düşünüyordum. ama "o kuduz köpek vatan" bırakmaz ki! sabahleyin, dul bulgar karısının verdiği bulgar elbiselerini giyerek kaçtım; merhum kocasının elbisesini sandıktan çıkarıp vermişti; tekrar geleyim diye de dizlerimi öperek yalvarıyordu. evet, evet, ertesi gece oraya gene döndüm; ama yurtsever olarak; evcilleşmez bir canavar olarak; bir teneke petrolle döndüm. köyü yaktım. o zavallı kadın da birlikte yanmış olmalı. adı ludmila idi.