9.06.2008

boris godunov

aleksandr puşkin

asla korkuya kapılmayacağım. ama hiçbir şeyi de küçümsemeye gelmez.

bizim halk aptaldır, kolay kanar, pek düşkündür yenilik ve mucizeye.

halka bakmayın siz. nasıl hoyrat bir binek atı gemi azıya alırsa, nasıl bir oğul babasına karşı gelirse, halkta da her zaman kargaşaya karşı gizli bir meyil vardır. sonunda iş yine olacağına varır. binici, atının dizginlerini kolayca ele alır, baba da oğluna baş eğdirir. öyle; ama kimi zaman atın da binicisini sırtından attığı, oğlun da daima babasının her isteğine boyun eğmediği olur.

ama şuursuz kalabalığın aynı zamanda dönek olduğunu da unutmamak gerek: isyankârdır, boş inançların ardından gider, boş umutlara kolayca kanar, her telkine uysalca itaat eder. gerçekler karşısında sağır, kayıtsızdır. ruhu masallarla beslenir. utanmazlığa, pervasızlığa da bayılır.

en yüce güce kavuştum, altı yıldır sükûnet içinde hüküm sürüyorum; ama ruhumda mutluluktan eser yok. gençliğimizde de sevgi hasretiyle yanıp tutuşan yüreğimiz, bir kez susuzluğunu giderdi mi, başlamaz mı soğumaya, sıkılmaya, bıkmaya? şimdi ben de aynen öyleyim. müneccimler, falcılar, ömrümün uzun olacağını, kaygısız bir saltanat süreceğimi söyleyip duruyorlar. ama ne iktidar ne de hayat bana keyif veriyor. göklerin gazabını, gelecek felaketi şimdiden sezebiliyorum. bana bu dünyada mutluluk yok. halkı bolluk, bereket ve şan içinde yaşatmakla, cömertliğimle sevgisini kazanırım sanmıştım. ama bütün emeklerim boşaymış: halk yaşayan hükümdarı değil, sadece ölü olanını severmiş. biz kafasızlarsa onların alkışları ya da coşkulu feryatlarıyla kendimizden geçeriz bir de! tanrı topraklarımıza kıtlığı reva görmüştü, insanlar ağlayıp inliyor, sefalet içinde ölüyordu; ben onlara ambarları açtım, avuç avuç altın dağıttım, iş buldum. onlarsa kudurmuşçasına lanetlediler beni. yangınlarda harap olan evlerinin yerine yenilerini yaptırdım. onlarsa yangın çıkarmakla suçladılar beni. işte halkın mahkemesi; kolaysa bul burada sevgiyi. ailemin de huzur bulacağını sandım, kızımı evlendirip mutlu edecektim; bir kasırga gibi alıp götürdü nişanlısını ölüm. halkın arasında dolaşan iğrenç dedikoduyla, kızımın dul kalmasında da beni, bahtsız bir babayı suçladılar. kazara birisi ölünce, gizli katili mutlaka ben oluyorum. fyodor'u çocuk yaşta öldüren benim, kız kardeşim çariçeyi, bir uysal rahibeyi zehirleyen yine benmişim! ah! bu dünya dertleri arasında hiç, ama hiçbir şey avutamaz bizi. belki bir tek vicdan. eğer tertemizse vicdan, kötülüğü, iftirayı rahatça ezer. fakat ufak da olsa bir leke varsa vicdanda, işte o zaman felaket! ruh tutuşur, yürek zehirle şişer, sitemler çekiç darbesi gibi iner kulaklara, mide bulanır, baş döner, ve gelir gözlerin önüne kan içindeki çocuklar. ne iyi olurdu kaçmak ama yer mi var kaçacak? korkunç! ah perişandır hali, vicdanı temiz olmayanın.