12.06.2008

ayna

adnan binyazar

büyük yazarın özelliği, öykünülemez olmasıdır.

insanı, insanca değerlerden uzaklaştırmak yozlaştırır. insanca değerin kaynağı ise şiirdir, romandır, öyküdür, denemedir, resimdir, müziktir, tiyatrodur, sergidir. en başta; kitaptır!

kötü, her şeyi yozlaştırır; iyi, insanı erdemli kılar.

yüzyıllarca kültür işgaline uğramış anadolu'ya aydınlanma yolunu atatürk göstermiştir. işlerine gelmediği için, egemen güçler, ideolojik saplantılarla, ekonomik baskılarla, din adı altında aklı ve vicdanları kıskaç altına alarak bu aydınlanmayı karartmaya çalışıyorlar. onlar, insanımızı yalnızca "dindar" kılmakla yetinmiyorlar, çağdaşlığın bütün yollarını kesecek bir din toplumu yaratmak istiyorlar. en üsttekinden en alttakilere, gerçek müslümanlık gösterişsizliği öngörürken, bunlar namaz kılarken medyanın gözüne çarpmanın yollarını arıyorlar. oy uğruna, kaza deyip, zaman bulamadım deyip birkaç öğle namazı kılanları halk unutmamalıdır. bunlar, reklamlarında bile dinsel kavramlar kullanarak, sömürü çarklarını ceplerini doldurmanın aracı yapıyorlar. halk da, "pay büyüğün, lokma küçüğün" sözünde olduğu gibi, ulusal gelirden kendisine uygun görülen en küçük payla hayatta kalma savaşımı veriyor.

imge benzerliği, şiirin kör kuyusudur.

"toplumu oluşturan insanlar, sırtı mağaranın girişine dönük, kollarından birbirlerine zincirlerle bağlanmış tutsaklara benzer. yalnızca arkadan gelen ışığın (doğrunun, gerçeğin) içeriye yayılımıyla duvarda oluşan kendi gölgelerini görür, bu gölgelerle oyalanıp dururlar. filozoflar ise, kendilerini zincirlerden kurtararak, ne denli zor ve acı verici olsa da, yüzlerini cesurca ışığa (gerçeğe) çevirir, doğruyu görmeye, hayatın gerçek anlamını çözmeye yönelirler. ancak filozofların, gördüklerini öbür insanlara anlatması, onları buna inandırması çok zordur. çünkü tutsaklık da karanlık da onlara rahat gelir. ışığa bakıp gerçekleri görebilmek ise cesaret ister."

"hayat, insanların bilgeliğinden daha derin ve anlamlıdır."