20.06.2008

oğullar ve rencide ruhlar

alper canıgüz

kimse bir yalan olduğu fikrine inanmak istemez. ama öyledirler. herkes koca bir yalandır.

üzüntü olmadan yaşayamaz annem. felaketler onun yaşam kaynağıdır. sanırım her şey yolunda giderken kendini gereksiz hissediyor. vardır böyleleri. haklarını teslim etmek lazım; gerçekten zor durumlar karşısında da şaşılacak denli güçlüdür bu tür insanlar.

kafanızı ezmesini beklediğiniz biri sizi kucaklayıverirse onu kendinize dünyadaki herkesten daha yakın hissedersiniz. ayrıca insanın zihnindeki iyi/kötü kategorilerini altüst etmek beyin yıkamanın birinci koşuludur.

insan yüreği bir sarkaç gibidir. istediği noktaya ulaştığı anda tüm hızıyla tam tersi tarafa kaymaya başlar.

zaman bir su gibi akıp gidiyordu. yüksel'e filmleri vereli bir hafta, kadınların kıçından işemediğini öğreneli iki yıl olmuştu. ikisi de dün gibiydi oysa.

meseleyi anmamak da anmak kadar ona duyduğunuz ilgiye yorulabilir.

buruk bir çocukluk geçirdim. ben devrik cümle bile kuramazdım. kuramazdım; çünkü korkardım. sorumluluklarım vardı. ömrüm düzgün cümleler halinde geçti. bilmeden bazı hatalar yapmışımdır tabi.. bilsem..

tarih tereddütten ibarettir.

"gerçeği bir örnekle açıklayabilir misiniz rica etsem?"
- hiç kimse gerçeği bir örnekle açıklayamamıştır; david hume bile. ama ben meseleyi gerçek bir örnekle açıklayabilirim.

bir kralın çıkınında ne olduğunu asla bilemezsin.

sonraki bir saati televizyon karşısında, şişman insanların da sevebileceğini ve mazur görülmeleri gerektiğini anlatan bir film izleyerek geçirdim.

konular sığ insanlar içindir.

artık kabul etmeliyim: hür teşebbüs aşktan da, sanattan da güçlüdür. yarından tezi yok mahallemizdeki ekmek fırınına iş başvurusunda bulunacağım.

her neyse; hayat her durumda sonu kötü biten bir hikaye değil midir zaten?

dünya hala dönüyor işte. bütün pespayeliğiyle.