10.06.2015

diktatör

anthony storr

hitler, mussolini, stalin, ceausescu ve mao tse-tung gibi, yirminci yüzyılın utanç verici diktatörlerinin hepsi de güç arayışlarında vicdansız, düşmanlarını yok etme konusunda da acımasızdılar.

diktatörlerin dost sahibi olmak gibi lüksleri yoktur. evlenip aile kursalar da, özgüvenlerini yakınlarının gerçek sevgisiyle sağlamaktansa, bilinmeyen bir çoğunluğun takdirine dayandırmayı tercih ederler. bu gibi liderlerin paranoyaya varan derecede kuşkucu olmaları şaşırtıcı değildir. onlara göre, kitle dönektir ve kolayca etki altına alınabilir.

sadece propaganda ve popüler beğeniye bel bağlayan diktatörler, tüm siyasi liderler gibi muhalif olaylardan huzursuz olurlar. diktatör, ülke zor bir duruma düştüğünde bile, hükmetmeye devam etmek istiyorsa, hiçbir rakibinin yerini alma şansı olmayacağından ve kontrolün hala elinde olduğundan emin olmalıdır.

diktatörlerin sahip oldukları kontrolü ellerinde tutabilmeleri için, diktatörlük rejimlerinin tipik bir özelliği olan ispiyonculara, gizli polislere ve casuslara ihtiyacı vardır. ortada hiçbir neden yokken, sadece diktatörün aleyhine tehdit olarak algılandığı için sürülmüş, hapse atılmış, işkence görmüş ve öldürülmüş sayısız insan vardır. bundan da öte, hiyerarşide üst noktalarda olanların, diktatör tarafından tehdit olarak algılanma olasılıkları daha da yüksektir.

çelişkili olarak, liderlerin kriz dönemlerinde öğüt ve destek için sırtını dayayacağı "dostlar" ve müttefikler, genellikle paranoyak diktatörler için en büyük tehdidi oluşturur. hitler'in, 1934'te ernest röhm'ü ve stormtrooper'daki teğmenlerini ortadan kaldırması bunun tipik bir örneğidir. münih'te daha en başından beri kendisini destekleyen röhm'e hitler'in çok şey borçlu olması, onu tehdit olarak algılanmaktan kurtaramamıştır. hem stalin hem de mao tse-tung en yakın dostlarını hiç tereddüt etmeden gözden çıkarmışlardır.