6.12.2013

hikayem paramparça

emrah serbes

karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır: yaşayanlar bir sigara yakar.

düşleri gerçek sanmaya başlarsan onlarda kusur da bulmaya başlarsın.

haberler doğru olsaydı onları güzel kadınlara sundurmak zorunda kalmazlardı. televizyon yalanın kalesidir.

mutluluk bir vazgeçiştir ve çok ender rastlanan bir ruh dinginliğidir.

iffetimizi tesadüfen koruyor olmamız iffetli olduğumuz anlamına gelmez. iffetine mikroskopla bakan, orada baştan çıkmaya hazır birini görür.

bir çocuğun, kuş olduğunu düşünmeye hakkı vardır.

maddi bir kayıp olmadan manevi bir yükselişin imkanı yok. yoga kurslarının aylık ücretlerine bakın en basitinden.

hiç kimse yalnızken tam anlamıyla sarhoş olamaz; şahit gerekir sarhoşluk için.

herkes kendi kabusunu görür. bir kabusu kabus yapan şey ondaki aktarılamayan noktalardır. başkasına anlattığın şey kabus değildir artık.

"insanlara gerçekten bakmak istiyorsan, onların sana bakamayacağı bir yere git."

yanlış yolda yürümek doğru yolda beklemekten iyidir.

gerçek yaşama sevincini görmek istiyorsanız mezarlıklara gidin; orada gezinen, ziyarete gelmiş insanların yüzlerine bakın.

insan, zamanını durdurmak istediği yere aittir.

"seni başka türlü ummuştum" diyorsun. "nasıl?" belki de ben hariç herhangi biri gibi. bu da benim hatam. insan içine hiç çıkmayacaktım.

sözcüklerle uğraşan biri evliya olamaz.

bellek böyle namussuz bir orospu çocuğudur işte: sizi üçkağıda getirmek için elinden gelen her şeyi yapar.

bir şeyin kıymetini bilmenin en klasik yolu onu kaybetmektir.

hayatımızın ilk yıllarını unutmamızın asıl nedeni, o yılların utanç verici olmasından.

iskenderiye kütüphanesi yakılmasaydı bugün üniversite eğitimi 10 yıl olurdu.

bir gün öyle bir dil gelişecek ki tek laf etmeye gerek kalmayacak. herkesin yüzünden anlaşılacak ne demek istediği.

şimdiki aklım olsa öyle yapmazdım. ama öyle yapmasaydım da şimdiki aklım olmazdı.

bu dünyada sefaletin dibi yoktur, her zaman daha kötü durumda olan birileri bulunur.

kendimizi özgür zannediyoruz; oysaki sadece ipimizi biraz uzun bırakmışlar. sınırlara gelince fark ediliyor bu. dışarı çıkmak isterken kendini cama vurup duran yarı delirmiş karasinekler gibi.

mutsuz insanları kandırmak zordur.

kendinden bıkmaya başlamak, kişilik sahibi olmaya başlamanın da bir göstergesidir.

eşitlik fikrine en çok aşıkken inanırız; çünkü en çok o zaman ihtiyaç duyarız.

gözlerini saate diktiğinde, saniye çubuğunu değil de akreple yelkovanın ilerleyişini izliyorsan hayallerin boka batmış demektir.

mutlu olmak için bir sürü faktörün bir araya gelmesi gerekir. mutsuzluk için tek neden yeter.

sadece geceleri, yapayalnız ve yalınayakken anlaşılabilecek şeyler var.

kanamak da bir gülüştür yeryüzünde.