5.01.2010

le scaphandre et le papillon

julian schnabel

"gülünecek bir şey olmadığında yalnızca aptallar güler."

bugün bana öyle geliyor ki, tüm hayatım bir hatalar zincirinden başka bir şey değilmiş. sevemediğim kadınlar, yakalamayı başaramadığım şanslar, amaçsızca sürüklenip gitmesine izin verdiğim mutluluk anları.. sonucunu önceden bildiğiniz ama kazanana oynarken başarısız olduğunuz bir yarış. kör müydüm, yoksa aptal mı? ya da insanın birine gerçek doğasını göstermesi için felaketin acı ışığı mı gerekir?

bir daha kendim için üzülmemeye karar verdim.

penceremin boğuşan perdesinin içinden solgun bir parıltı, günün ağardığını bildirir. topuklarım acıyor, başım bir ton ağırlığında, tüm vücudum bir tür dalgıç elbisesinin içinde. şimdi işim, ıssız bir adanın yalnızlık sahillerinde hareketsiz seyahat notları yazmak.

kadınlar karmaşık değildir.

burnuma kapkara bir sinek kondu. başımı sallayıp onu düşürürüm. deşiyor. bununla karşılaştırınca, olimpik güreş bile çocuk oyuncağı sayılır.

bir yazı, yalnızca okunduğunda gerçektir.

hepimiz çocuklarız. hepimizin onaylanmaya ihtiyacı var.

sanırım babanın kaba bir taslağı, bir gölge, minicik bir kırık parçası bile olsa, o hala babadır.

çoğunlukla rüyalarımı unuturum. rüyalarını anlatan insanlar can sıkıcıdır.

kişisel mucizelere inanmak tehlikelidir. sonra kendinizi önemli sanırsınız.

tam inandığım zamanda, yavaş yavaş kıyıdan uzaklaşan bir denizci gibi, geride bıraktığım yaşamımı izliyorum. anılar giderek küllere karışıyor. ne dönüş ama.