15.01.2010

y'ol

birhan keskin



dünya ne ki sevgilim
benim sana yaptığım kubbe yanında
düşsün, olsun, bırak
içinde yıldızlar patlıyor
kolaydır inanmak kadar inanmamak da
ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda
her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
yoluna baş koymak diyoruz
biz barbarlar buna

katlanan, insanın birbirine yapışan yaralarından
bir yuva inşa etmektir aşk da, varla yok arasından
ve ahşabı kemiren de ahşaba dahildir
değil dışarıdan
beyhude insanın yuva arayışı ama
yine de yuva arar insan

"en güzeli, yol yürüyüş öğretir
dostum, eskimeyen arkadaşım"
(gülten akın)

gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine

bilemem, belki bu yüzden
ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim

öğrendiğim; bir kuğu yeminliyse aşka ömrü gibi
göldür bütün dünya, bitmez boynun eğriliği

bir cümledir insan
arşla ferş arasında ve hep haklı
vardım işte demek için
ömür denen cisimde saklı

acı çekerken de adil ol

büyük keder içerirmiş, gördüm, anladım
etten geçip aşka varanın sevgisi
bunun yanında sevgilim bunun yanında
etin ihaneti, kısaca
hiçbir şeydir

sen benim kara ömrüme vuran
suyumu harelendiren sevincimdin
ben seninle sevgilim
mutsuz ama bahtiyardım
en acısını sevgilim en acısını
tadayım istedin:
en acısı buydu.