
bir yerlerde bir saatin çalıştığını duyuyorsun. fakat o seni rahatsız etmiyor; burada başka saatin sözü geçiyor. karşındaki kitaplar, içlerindeki sözler dudaklarına dokunana kadar yüzlerce yılı geride bırakmışlar. sonra yepyenileri, daha gençleri, henüz dünyaya gelmişler. hepsi de büyüleyici bir dili konuşuyor, heyecanlandırıyor, nefesini kesiyorlar. heyecanlandırırken teselli de ediyorlar. sonra kendini onların içinde buluyorsun; sayfalarından yükselen melodiyle, düşüncelere dalıyorsun, sakinleşiyorsun, yükseklerde, başka dünyalarda uçuyorsun.
günün huzursuzluğunu unutturan o güzel saatlere, insanın sadık dostu, suskun arkadaşı kitaplara, hep yanımızda olduğunuz, varlığınızla bize hep yaşam verdiğiniz için teşekkürler! insanları yaşantılarının en karanlık günlerinde desteklediğiniz için de; cephe hastanelerinde, kışlalarda, hapishanelerde, acıdan kıvrandıkları yataklarda. her yerde, her zaman yanlarında bulunmuş, onlara düşler getirmiş, huzursuzluk ile ıstırap arasında bir avuç huzur olmuştunuz! günlük yaşamın altında ezilen ruhunu çekip kurtaran tanrı mıknatısı sizler. insan ruhunun karanlığını hep aydınlatır, onu ötelerin aydınlığına taşırsınız.
sonsuzluğun bu küçük parçaları sizler, yan yana ve suskun, evimizin duvarına sıralanmış öyle duruyorsunuz. fakat bir el sizi çekip alınca, yürek size dokununca, mekanları kırıp parçalıyor, çılgınca ileri atılan bir araba gibi bizi sonsuzlara taşıyorsunuz.