1.10.2009

yılkı atı

abbas sayar

"güzel günler tez unutulur."

iki türlü yılkı atı olur. hatta üç türlü. iki türlüsü can yongası, bir türlüsü gözden çıkmışı, hesaptan düşülmüşü, defterden silinmişi.. at vardır; yaz olsun, kış olsun işsiz gününde yazıya bırakılır. bu gibiler, köy sınırları içinde başıboş dolaşırlar. akşamın ilk loşluğunda köye ve eve dönerler. torbalarına bir kalbur saman, bir avuç arpa atılır. bu lütuf onlara yeter, artar bile. bunların geceleri belleri ısındığı için gevşek olurlar. zulüme, cevre, kahra dayanıklılıkları yoktur. tanrı bunları canavarın şerrinden korusun. başa çıkamaz, bir çukuru doldururlar. bir his tedbirli etmiştir onları. fazla açılmaz, köyün koku sınırını aşmazlar. ve belayı tedbirle başlarından uzaklaştırırlar.

bir ikinci yılkı atı vardır. bu ikinci, bir başına değildir. üç beştir. beş ondur. bunlar ahırı bilmezler. ama köyü bilirler. sahiplerini bilirler. çoğu genç, orta yaşlıdır. sırım gibi her biri. güçlü, kuvvetlidir. bunlara dünya vız gelir. ne soğuğa pabuç bırakırlar ne canavara. düşmanın üstüne yürürler. çoğuncası erbahar kısmetleri açılır. sahipleri alıcılarla onları bir köşede kıstırır:

"işte şu, harkın kıyısında duran. daha dördüne basmadı. bir başına dünyayı sürükler. arabaya koş, dövene koş, çifte koş.. onun orasını işin bilir, keyfin bilir."

pazarlık uyarsa azgın at dört bir yandan sıkıştırılır, yakalanır. kolayına gem almaz, yular sağlam olmazsa kırıp kaçar. çiftesinden tanrı kulunu esirgesin. ama bu işler yıllar yılı sınangılıdır. minarenin kılıfı hazırdır. her bir tedbir alınmıştır. ayaklarına iki çatallı tokmak bağlanır. bir süre yeni arkadaşları olan ev hayvanları arasında böyle dolaşır. azgın at, on, yirmi gün sonra uysallaşmış, iri gücü ile işe sarılmıştır.

yılkı atının üçüncü türlüsü bizim dorukısrak ve kader arkadaşlarıdır.

güçlü demirkır'ın toparladığı ve güneydeki tepelere götürdüğü atlar arasında ikinci ve üçüncü türün atları vardı. gençler, orta yaşlılar çoğunluktaydı. birkaç da ilk sığınanlar..

aygır demirkır, altı yedisinde görünüyordu. ortanın kısası bir boyu vardı. boynu da kısaya çalıyordu. diri ayakları, dar beli, geniş sağrısı ile gücü temsil ediyordu. boylusu boslusu bile kişnemesine kulak dikiyor, belirtilerini izliyor, sonra peşine düşüyorlardı.

aygır, atları tepenin eteğine getirdi. hiç onlarla ilgilenmez gibi bir keven otu ile oyalanmaya başladı. diğerleri bir süre hareketlerini izlediler. sonra birbirlerini kokladılar, esnediler, karışık düzende hareketsiz kaldılar. doymuşa benziyorlardı.

tokluk, hayatı düşündürür. toklukla birlikte, hayatla olan bağlar artar, kavileşir. tokluk bir gavur şeydir. iyi bir gavurluktur tokluk. kini azaltır, hoşgörürlüğü artırır.

her işin ivazsız (bedelsiz) olanı güzeldir. huzur ve mutluluk ivazsızlıktan doğar.