10.04.2009

din ve kötülük

terry eagleton

1991 yılında protestan bir ingiliz piskopos, uygunsuz kahkahayı, kaynağı açıklanamaz bilgiyi, sahte gülüşü, iskoçya kökenli olmayı, kömür madeninde çalışan akrabaları ve giysi ile araba rengi olarak siyaha düşkünlüğü bir insanın bedenine şeytanın girdiğini gösteren işaretler arasında sayıyordu.

erdemlilik belli bir oranda maddi refaha bağlıdır. açlıktan ölmek üzereyken başkalarıyla makul ilişkiler kuramazsınız.

yobaz din propagandacıları ve sofu tüccarlar erdemi tutumluluk, ağırbaşlılık, iffet, perhiz, ciddiyet, alçak gönüllülük, irade ve nefse hakimiyet olarak tanımladıklarında, kötülüğün neden daha seksi bir tercih olarak göründüğünü anlamak zor değil.

öldürmek, tanrı'nın insan yaşamı üzerindeki tekelini kırmanın en güçlü yoludur.

tanrı hiroşima felaketini, belsen toplama kampını, lizbon depremini veya veba salgınını üstümüze salmakta haklıdır; yoksa gerçek dünyada değil de oyuncak bir dünyada yaşıyor olurduk, der richard swinburne.

muhafazakarların, öte yandan, insanda gördükleri gelişme potansiyeli de moral bozacak kadar azdır. muhafazakarlar ilk günaha inanırlar ama kefarete inanmazlar; pembe gözlüklü liberaller ise kefarete inanır, ilk günaha inanmazlar.

slavoj zizek, ölümsüzlük iyilikle bağlantılandırılsa da işin aslının hiç de öyle olmadığını belirtiyor. asıl ölümsüz olan kötülüktür: "kötü hep geri dönmekle tehdit eder bizi," der zizek, "fiziksel yok oluşunu mucizevi bir şekilde aşıp bizi bir türlü rahat bırakmayan hayaletimsi bir varlıktır kötü."

dinin hükümranlığının bittiği bir toplumda kalan tek aşkınlıktır kötülük.

artık kimse cennetin melek korolarına aşina değil ama herkes auschwitz'i biliyor.

alman filozof schelling kötülüğün iyilikten çok daha ruhani olduğu inancındadır; çünkü kötülük maddesel gerçekliğe yönelik kasvetli ve çorak bir nefreti simgelemektedir, nazilerin de az çok böyle düşündüğünü görebiliriz.

siniklerin dediği gibi din gündelik gerçeklerle çelişmeye başladığında, dinden vazgeçme zamanı gelmiştir.

hepimiz john milton'ın kayıp cennet'inde kabız bir memur gibi konuşan tanrı'yla sohbet etmektense dickens'ın fagin'iyle ya da emily bronte'nin heathcliff'iyle kadeh tokuşturmayı tercih ederiz. serserileri herkes sever.

adrian leverkühn'ün muhteşem müziğine bakılırsa şeytan bütün güzel melodileri bestelemiş gibi görünüyor. varoş erdemi, şeytani kötülüğün yanında sakil kalıyor.