8.04.2009

agnes grey

anne bronte

uslanmış serseriler dünyanın en iyi kocaları olurlar.

başarının özlemini ne kadar çekerseniz çekin, görevinizi yapmak için ne kadar uğraşırsanız uğraşın, çabalarınız sizden aşağıda olanlarca baltalanır, sizden üstün olanlarca da kısıtlanıp yanlış anlaşılabilir.

bedeni sağlam tutabilmek için neşeli bir kafadan daha iyi bir çare olamaz.

alışkanlık haline gelen ilişkilerin insanların kafasında, davranışları üzerinde çok büyük etki yarattıkları bilinir. davranışları hep gözlerimizin önünde, sözleri hep kulaklarımızda olan kişiler elbette bizi, istemesek de, kendileri gibi davranıp konuşmaya zorlarlar. uygar bir adam, yıllar boyunca vahşiler arasında yaşamak zorunda kalsa ve vahşileri eğitme gücü yoksa, bu sürenin sonunda kendisi hiç değilse bir barbar olmaz mı?

bir evinizin bulunması sizin için büyük bir avuntu kaynağı olsa gerek. ne kadar uzakta olursa olsun, ne kadar seyrek gidilirse gidilsin, gene de bir güven kaynağıdır.

insan kalbi lastik gibidir: azıcık zorlamayla kabarır ama aşırı baskı onu patlatmaz. hiç denecek kadar az bir şey onu sıkarsa da ondan daha azı onu kırmaya yeter. gövdemizin dış ögelerinde olduğu gibi onda da dış etkilere karşı koymaya yetecek güç vardır. onu sarsan her vuruş ilerideki vuruşlara karşı güçlenmesini sağlar.

öyle düşüncelerimiz vardır ki, göklerdeki meleklerin hepsinin bunları öğrenmeleri sakıncasızdır da, bizim insan kardeşlerimiz öğrenemezler, içlerinde en iyileri, en temiz yüreklileri bile.

güzelliği bu derece kötü şekilde kullananlara neden bu kadar çok güzellik bağışlandığını, buna karşılık da güzelliklerinden kendileri kadar başkalarını da yararlandıracak olanlardan da niye esirgendiğini merak ediyorum.

güzellik istemek budalalıktır. aklı başında kimseler bunu ne kendileri için isterler, ne de başkalarında olmasına aldırış ederler. kafa iyi geliştirilmemişse, kalp de iyi huylar edinmişse, hiç kimse dış görünüşe aldırmaz.

benim varlığıma bu derece bel bağlaması onun mutsuzluğunun bir işaretiydi.