3.04.2009

ah biz eşekler

aziz nesin

eski kuşaktan bir yaşlı eşek varmış. bir gün, bu eski kuşaktan yaşlı eşek, kırlarda tek başına otlamaktaymış. hem otlar, hem eşekçe türküler söylermiş. bir ara burnuna bir koku gelmiş; ama güzel bir koku değil, kurt kokusu.

eski kuşaktan eşek, burnunu yukarı dikip havayı derin derin koklamış. hava keskin keskin kurt kokuyormuş.

yaşlı eşek, "yok canım, kurt değildir" diye avunup otlamaya başlamış.

kurdun kokusu gittikçe artıyormuş. belli ki kurt yaklaşıyor. kurt yaklaşıyor demek, ölüm geliyor demek.

eski kuşaktan eşek, "kurt değildir, kurt değildir" diye kendini avutmuş.

ama kurdun kokusu da gittikçe ağırlaşıyor. yaşlı eşek, hem korkuyor hem de oralı değilmiş gibi görünerek kendi kendine, "inşallah kurt değildir. kurt buraya nereden gelecek, nereden beni bulacak?" diyormuş.

böylece kendi kendini avutmaktayken kulağına sesler gelmeye başlamış. ama güzel ses değil, kurt sesi. yaşlı eşek kulaklarını dikip sesi dinlemiş; evet kurt sesi.

gönlü bir türlü kurdun gelmesine razı olmadığından, "yok canım, bu ses kurt sesi değil, bana öyle geliyor" der, otlamaya devam edermiş.

ama ses de gittikçe yaklaşıyor. eski kuşaktan eşek yine avunurmuş: "kurt değildir, hayır kurt sesi olamaz!"

o korkunç ses, büsbütün yaklaşmış. eşek kendi kendine söylenirmiş: "yok, yok. dilerim bu kurt olmasın. kurdun başka işi yok da, buraya mı gelecek?"

bir yandan da yüreğini korku sardığından gözü çevresindeymiş. bir de bakmış; karşı dağın tepesinde, sisler, dumanlar içinde bir kurt.. "a-ah" demiş, "bu benim gördüğüm, kurt değil, başka bir şey."

başını otlara sokmuş: "bana öyle geldi galiba, hayal gördüm. evet, evet, hayal olacak."

sonra, çalıların arasından koşan kurdu görünce, korkusu artmış. ama kurdun gelmesini hiç istemediğinden, yine kendini kandırmaya çalışıyormuş: "kurt değildir, inşallah değildir. başka yer kalmadı da burasını mı buldu gelecek? gözlerim iyi seçmiyor da ondan. çalıların gölgesini kurt sandım."

kurt yaklaşmış. aralarında eşek adımı ile üç-dört yüz adım kalmış. eski kuşaktan eşek: "aman tanrım, yoksa bu gelen gerçekten kurt mu? hayır, olamaz. olmamalıdır. ah.. yok, yok, kurt değil." diye inlemeye başlamış.

kurtla aralarında elli adım kalınca o yine avunuyormuş: "şu karşımda gördüğüm yaratık kurt değildir inşallah. canım, ne diye kurt olsun. belki devedir, belki fildir, belki de başka bir şey, belki de hiçbir şeydir. ben de her şeyi kurt görmeye başladım."

kurt sırıtarak yaklaşmış, yaklaşmış. aralarında ancak birkaç adım kalınca, yaşlı eşek, "biliyorum, bu gelen kurt değil, evet kurt değil; ama ben şuradan azıcık uzaklaşsam kötü olmaz" demiş.

başlamış yürümeye. başını geri çevirip bakmış, kurt sırıtarak, ağzının suları akarak arkasından geliyor. eski kuşaktan eşek yakarmaya başlamış: "ulu tanrım, bu gelen kurt bile olsa, kurt olmasın, ne olur. kurt değil canım, ben de boşu boşuna korkuyorum."

böyle deyip adımlarını açmış. kurt da onu izliyormuş. kart eşek koşmaya başlamış. kurt da onun ardından koşmuş. eşek, "ah, ben de ne budalayım" diyormuş. "yaban kedisini kurt sanıp kaçıyorum. hayır, kurt değil."

ayaklarının var gücüyle kaçıyor, bir yandan da içinden şöyle geçiriyormuş: "kurtsa da kurt değildir. inşallah değildir. yok canım, ne diye kurt olsun."

başını çevirip arkasına bakmış, kurdun gözleri ışıl ışıl yanıyor. eşek dörtnala kaçar, hem de, "vallahi de kurt değil, billahi de kurt değil. allah belamı versin ki kurt değil" diye söylenirmiş.

eşek kaçmış, kurt kovalamış. kuyruğunun dibinde, kurdun kızgın kızgın solumasını duyunca, yaşlı eşek kendi kendine, "bahse girerim ki bu kurt değil. kuyruk altımda solumalarını duyduğum bu yaratık kurt olamaz" diye söyleniyormuş.

kurdun ıslak burnu, eşeğin apış arasına değince, yaşlı eşek de sıfırı tüketmiş. bir de başını çevirip bakmış; kurt üstüne atıldı atılacak. artık adım atacak gücü kalmayan kart eşek, kurdun sert bakışları altında kıpırdayamaz olmuş, oracıkta kalmış. kurdu görmemek için gözlerini yumup "kurt değil canım, boşver. inşallah değildir. sanki ne diye kurt olsun" diye kekelemiş.

kurt, sağ kabasına bir pençe atınca, oracığa yıkılan eşek, "biliyorum, biliyorum, sen kurt değilsin. arkamla oynama, gıdıklanıyorum. el şakasını da hiç sevmem" demiş.

azgın, aç kurt keskin dişleriyle eşeğin sağrısını ısırmış, budundan büyük bir parça koparmış. can acısıyla yere yıkılan eşeğin birden dili tutulmuş. bildiği eşekçeyi, korkudan unutmuş. kurt boynuna, gerdanına saldırmış. eşeğin her yanından kanlar fışkırmaya başlamış. işte ancak o zaman eşek, "aaa kurtmuş. aaa o imiş. aaa, o imiş!" diye bağırmaya başlamış.

kurt onu parçalar, o da dili tutulduğundan, yalnız, "aaa, o imiş. aaa, oo-ii.. aaa-iii.. aaa-iii.." diye bağırır, inlermiş.

kurdun dişleriyle parçalanan eski kuşaktan eşeğin dağı, taşı inleten son sözlerini bütün eşekler duymuşlar: "aaaa-iii, aaa-iii.."