6.04.2009

yalnızlıklar

hasan ali toptaş



yalnızlığın kelimeleri yoktur
o, bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir

yalnızlık, yazar ve okur

ne, neyi, neyle örterse örtsün
her şeyin bir göstereni vardır
yalnızlığı gösterense, her şeydir

ve yalnızlık, yalnız bir çobandır
çobanların bakışında zamanı güden

yalnızlık, uçurumları giyinmektir biraz da
avcılar ki, av olmaktan sıkılmış yalnızlıklardır

silahlarla büyür yalnızlık
bilip bilmediğimiz
görüp görmediğimiz silahlarla
her silah kördür çünkü
baktığı yeri vursa da
her silah sağırdır

çünkü yüzlerle birlikte anlamlar da azalır
ve anlam yüzün öteki yüzüdür

babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır

ben ninemi yalnızlık sanmıştım bir keresinde
ben yalnızlığı sensizlik sanmıştım her keresinde

ve yalnızlık biraz da aklın, törelerin ve geleneklerin
ve yasalarla alışkanlıkların bizi kuşattığı yerdi

ve birikim yüktür her zaman
yalnızlık bir yükün ağırlığıdır

ansızın ölümü istemektir yalnızlık
kendimizin kendimize sağırlığıdır

ölülerin dönüp dolaşıp bizde yaşamasıdır yalnızlık

zangır zangır bir tren geçerdi ya, damarlarımızdan
yalnızlık onun dönmeyeceğini bilmekti

çünkü her şey yalnızlık kadar eskidir
yalnızlık kadar uzak
ve her şey uzaklığı kadar güzel

yalnızlık gidip gelmektir biraz da
nereye olursa
kalırsa yalnızlıktan yalnızlıklar kalır

saatleri, günleri ve haftaları örten
bir başka zamandır

insanlardan oluşmuş bir acı bir dumandır
yalnızlık; yamandır

ölümün yalnızlığı yoktur ama
ölüm, bir başına yalnızlıktır

yalnızlık kendini her gün yıkıp her gün kuran
çok eski bir handır

çünkü aklın her şeyi tutkuya dönüştürmek gibi
tuhaf bir köyü vardır
ve tutkular insanı tutmaya yarayan en eski kulplardır
insan yapayalnız bir yalnızlıktır
kimileri düşer yalnızlığa, kimileri yükselir
görmek inanmanın en geniş kapısıydı
çirkinlikler varmış insanı büyüleyen; bilmiyordum.