19.08.2018

çizgili pijamalı çocuk

john boyne

bir ev; bir sokak, bir şehir ya da tuğla ve harç gibi yapay şeyler değildir. ev, insanın ailesinin olduğu yerdir.

bir adamın geceleri gökyüzüne bakması onu astronom yapmaz.

bay liszt, özellikle tarih ve coğrafyaya meraklıydı, oysa bruno okumayı ve sanatı tercih ediyordu. "o şeylerin sana faydası yok." diye ısrar etti öğretmen. bu çağda, bu zamanda sosyal bilimleri iyi anlamak çok daha önemli.

iyi asker diye bir şey yoktur.

"kitaplar önemli değil mi?" diye sordu bruno. "dünya için önemli olan şeylerle ilgili kitaplar, elbette önemli." diye açıkladı bay liszt. "hikâye kitapları değil. hiç olmamış şeyleri anlatan kitaplar değil."

keşfetmekle önemli olan, keşfettiğin şeyin bulunmaya değer olup olmadığı. bazı şeyler orada kendi hallerinde duruyor ve keşfedilmeyi bekliyor, amerika gibi. bazı şeyleri de keşfetmemek daha iyi, bir dolabın arkasındaki ölü fare gibi.

ben büyüyünce kaşif olacağım, dedi bruno, başını hızla sallayarak. şu anda kaşiflerle ilgili okumaktan başka bir şey yapamıyorum; ama en azından bunun da iyi bir yanı var; kaşif olduğumda onların yaptığı hataları yapmayacağım.

öyle anlar vardır ki abla ile kardeş işkence aletlerini bir kenara bırakıp uygar insanlar gibi konuşabilirler.

"düşünme lüksüne sahip değiliz." dedi anne, evlendiklerinde büyükanne ve büyükbabanın verdiği 64 bardaklık setin bulunduğu kutuyu açarken. "bazı insanlar bizim için bütün kararları veriyorlar."

tam olarak fark neydi? kendi kendine düşündü: hangi insanların çizgili pijama, hangilerinin üniforma giyeceğine kim karar vermişti?

bu, bruno ile ailesinin hikâyesinin sonu. elbette tüm bunlar çok uzun zaman önce oldu ve böyle bir şey bir daha asla olamaz. bu zamanda ve bu çağda tabii ki.