29.08.2018

anahtar

junichiro tanizaki

vıcık vıcık yapışkan, bir sürü gereksiz oyunlara başvurma isteği tüm erkeklerin ortak noktası mıdır acaba?

kocam bu senenin 1 ocak günü yazdıklarında benim hakkımda, "doğuştan sinsidir, gizemli işlere bayılır. bir şeyi bilse de, bilmiyormuş gibi yapar; aklından geçenleri sözcüklere dökmeyi pek sevmez," diyor. bunda haklı olduğunu reddedemem. genel olarak bakılırsa, benden çok daha doğrudan bir adam olduğu için, bu yazdıklarında haklı olduğunu kabul etmem gerek; ama sözlerinin tamamen doğru olmadığını da belirtmem gerek.

söz gelimi, "karım bu günlüğün çalışma odamdaki çekmecelerden birinde olduğunu mutlaka biliyordur." ve "tutup da kocasının günlüğünü gizlice okumaya kalkmaz." diyor, ama, "kesinlikle öyledir diye kestirip atmamak için gerekçelerim var." da diyor. "bu yıldan itibaren çekinmeyeceğim." diyor; ama aslında sonraki satırlarda itiraf ettiği gibi, "aksine içten içe okumasını göze aldım; hatta ümit ediyorum." diyor.

asıl niyetinin bu olduğunu anında çözmüştüm. 4 ocak günü kitaplığındaki nergis çiçeklerinin önüne, çekmece anahtarını mahsus bırakması ben günlüğünü okuyayım diye içinin içini yediğinin bir kanıtıydı. fakat böylesi bir hileye başvurmasına hiç gerek yoktu. çok önceden beri gizli gizli okuduğumu burada itiraf edeyim.

günlüğümün 4 ocak kısmında, "ben o günlüğü asla okumam. kendi belirlediğim sınırları aşıp da kocamın ruh halinin içlerine kadar girmeye de kalkmam. ben kendi ruh halimi insanların bilmesinden hoşlanmadığım gibi, başkalarının yüreklerinin derinliklerine dalmayı da sevmem." demiştim; ama doğrusunu söylemek gerekirse bu, yalandı. "kendi ruh halimi insanların bilmesinden hoşlanmam." ama "başkalarının yüreklerinin derinliklerine dalmayı" severim.

onunla evlenmemizin ertesi gününden itibaren, arada sırada onun günlüğünü gizlice okumayı alışkanlık haline getirmiştim. onun, "günlüğünü küçük masanın çekmecesine koyarak kilitlediğini, anahtarını da bazen kitaplığın farklı yerlerine, bazen de halının altına gizlediğini" çok eskiden beri biliyordum ve "günlüğü açıp okumaya kalmayacak bir kadın" nitelemesinin benimle alakası yok.

kocam 27 şubat günü, "evet, tahmin ettiğim gibi. karım günlük tutuyor." diyerek, "birkaç gün öncesinden beri farkına varmıştım." diyor; ama aslında, çok öncesinden beri haberdar olduğundan ve gizlice okuduğundan eminim. ben de, "günlük tuttuğumu kocamın öğrenmesine neden olacak bir hatayı asla işlemem." ve "benim gibi yüreğindekileri başkalarına açmayan bir insanın, en azından kendisiyle konuşması gerekir." derken yalan söylüyordum.

ben kocamın, bana söylemeden okumasını istiyordum. "kendi kendime bir şeyler anlatmak" istediğim gerçekti; ama kocamın okumasını sağlamak da amaçlarımdan biriydi. öyleyse niye ses çıkarmayan kaz derisi kâğıtlar kullandın, seloteyple ağzını kapattın diyecek olursanız, doğuştan gizemli işlere bayıldığımdan başka bir yanıt veremem.

bu gizemcilik, benimle bu konuda alay eden kocamda da yeterince vardı. kocam da ben de, karşılıklı olarak birbirimizin gizlice okuduğunu bildiğimiz halde, önümüze duvarlar örmüş, engeller çıkararak işi iyice dolambaçlı hale getirmiştik. bir diğer nokta, karşımızdakinin hedefe ulaşıp ulaşmadığını bulanık hale getirmek de bizim eğlencemizdi. benim o zahmete girerek seloteyp kullanmış olmam, kendim için olmaktan ziyade, kocamın o zevki yaşamasını sağlamak içindi.