2.07.2009

kitsch

thomas bernhard

on yıllardır bu ülkenin sanatçıları tarafından yalnızca kitsch pislik üretilir. bunların, bana kalsaydı eğer, gerçekten bok yığınına atılması gerekirdi. ressamlar pislik resmediyorlar, besteciler pislik besteliyorlar, yazarlar pislik yazıyorlar.

en büyük pisliği yontucular yapıyorlar. yontucular en büyük pisliği yapıyorlar ve buna karşılık en büyük beğeniyi topluyorlar. içinde yaşadığımız bu budala zamana özgü bir durum. bugünün avusturyalı bestecilerinin topu birden, yalnızca küçük burjuva tını budalaları. konser salonu pisliklerinin kokusu gökyüzüne ulaşır.

ve yazarların hiçbiri de söyleyecek bir şeye sahip değil ve söyleyecek şeyleri olmamasını yazamıyorlar bile. bugünkü yazarların hiçbiri yazamıyor, hepsi iğrenç duygusal bir ardıl edebiyatla kendini aldatıyor. nerede yazarlarsa yazsınlar yalnızca pislik yazıyorlar ve bu pisliği utanmadan ve şöhret düşkünlüğüyle kitap kapakları arasına kürekle dolduruyorlar.

belediye evlerinde ya da aylaklık ve utanmazlık arazilerinde ya da arka avlularında oturuyor ve pislik yazıyorlar. ardıl, pis kokan, kafa ve düşünceden yoksun yazar pisliklerini. yazdıklarında da bu insanların dokunaklı budalalıkları ayyuka çıkıyor. kitapları ikinci ya da neredeyse üçüncü kuşak pisliği; düşünmeyi öğrenmedikleri için yazmayı hiç öğrenmemişlerin, tamamen düşüncesiz ve felsefe ve memleket yalakalığı yapan, ardıl bir pislik yazıyor bütün bu yazarlar. 

üç aşağı beş yukarı hepsi iğrenç devlet eyyamcısı olan bu yazarların bütün kitapları kopya edilmiş kitaplardan başka bir şey değil. içlerindeki her satır çalınmış, her sözcük yağma edilmiş. bu insanlar on yıllardır yalnızca düşüncesiz bir edebiyat yapıyorlar, sırf hoşa gitmek için yazılan ve sırf hoşa gitmek için yayımlanan, dibe vurmuş budalalıklarını daktiloya çekiyor ve bu dibe vurmuş zevksiz budalalık için akla gelen her ödülü almaya çabalıyorlar.

şu sırada çok moda olan felsefe ve memleket yalakalığı, bu insanların pisliğinin içeriğini oluşturuyor. hiçbir özgün düşünceye yeteneği olmayan bu insanların kitapları kitapçılara konmamalıydı, hemen bok çukuruna atılmalıydı. tıpkı bugünkü tüm ülke sanatının bok çukuruna atılması gerektiği gibi. çünkü operada pislikten başka ne oynanıyor ki, müzik derneğinde pislikten başka türlüsü mü var ve kendilerini neredeyse utanmazca üstün görerek yontucu diye adlandıran şu kaba proleter adi yontu bıçaklı şiddet adamlarının ürettikleri pislik, mermer ve granit pisliğinden başka ne ki!

korkunç bu, yarım yüzyıl boyunca hep bu bunaltıcı orta kararlılık. bu ülke bir akıl hastanesi olsaydı bari; ama bir bakımevi. yaşlıların söyleyecek şeyleri yok ama gençlerin söyleyecek şeyleri daha az, bugünkü durum bu. ve doğal olarak da sanat yapan bu insanların hepsinin durumu iyi. bu insanların hepsi burslarla ve ödüllerle tıka basa dolduruluyor ve her an şurada bir fahri doktorluk, orada bir fahri doktorluk ve şurada bir şeref madalyası, burada bir şeref madalyası ve her an bir bakanın yanında oturmalar ve kısa süre sonra başka bir bakanın yanında ve bugün başbakanın yanında ve yarın meclis başkanının yanında oturup kendilerini kutlatır ve ağırlatırlar.

bugünün sanatçılarının yalnızca yapıtlarında değil böylesine yalancılık, yaşamları da aynı şekilde yalancı. yalan iş, onlarda yalan bir yaşamla durmadan yer değiştiriyor. yazdıkları yalan, yaşadıkları yalan.