26.07.2009

kelepçemin karasında bir ak güvercin

hasan hüseyin korkmazgil


kardeşimi seviyorum
kendimi seviyorum
kanaryanın ötüşünü kayalıklarda
dvorak'ı haydn'ı rahmaninof'u
ormanlı fırtınayı
içimin uğultusunu
seviyorum güneşte kıpırtımı
saçlarınla sonsuz haziranımsın
gözlerine baktıkça
ellerin mi sümbül mü unutuyorum
seni uzun mavilerin ve pembelerin
ama bitti sigaram

"güldümse de bir handeye şayandı azabım
güldüm, bu gülüş benden eziyet gibi geçti"
(rıza tevfik bölükbaşı)

hiçbir şey istemedim şu dünyada kendim için
ne köşk ne araba ne para
tükürmüşsem içine
senin tapındığın o sıfatların
satıyorsam emeğimi yok pahasına
ben işçi çocuğuyum evladım
benim davam başka dava

"ben babamdan ileri
doğmamış çocuğumdan geriyim"
(nazım hikmet)

himalayaların tepesine tırmanmak güç
ama mümkün
okyanusu aşmak da güç
ama mümkün
ay'a ulaşmak da öyle
ama mümkün değil işte
bülbülün eti için öldürüldüğü bir ülkede
sanatı zincire vuranlara
meram anlatmak

dört duvar arasında yıllar geçirmek değildir asıl hapislik
dişlerini sıka sıka ışıklı bulvarşarda
uyutan sabahlarında rotatiflerin
susuz balıklar gibi sönüp gitmektir
asıl hapislik

kim bilir
belki ölümün bile içi götürmüyordur
girmeye buralara

gecenin en zalim saatiyse
yoksa hiç umut
batan bir gemiden denize atıl
yanan bir uçaktan boşluğa tutun
demirse de betonsa da kilitliyse de
yine de bir yerlere varıyor insan

fabrika naci beyin
çiftlik kamran ağanın
ithalat ihracat sigorta
beylerin efendilerin
şirketler tekeller holdingler
ekmeğin etin dizgini
elinde rüfailerin
uludağ sosteyenin
deniz varsılın
peki ama ya devletin
hapishane devletin
ve bizler de işte öyle
kamu adına

benim yoksul halkımın muhteşem zindanları
verilmemiş hakların, kısılmış özgürlüklerin
suçluların korkusunun muhteşem kaleleri
bütün bu gürültüler, bütün bu yaygaralar
açı biraz daha aç, toku biraz daha tok
tutmak için mi
bu karanlık geceleri uzatmak için mi

sizler de insansınız beyler
sizler de yürek taşıyorsunuz
hep bu yönden esmeyebilir rüzgar
bu koltuk hep bu yerde kalmayabilir
nasıl yatacaksınız beyler
nasıl dinlenecek o tatlıcan bedenleriniz
bu ahır gibi zindanlarda