5.01.2019

ortak hikayeler ağı

yuval noah harari

insanlar inanmayı bıraktığı anda buharlaşacak tek şey para değildir. aynı şey yasalar, tanrılar, hatta koca koca imparatorluklar için de geçerlidir. dünyayı şekillendirenler bir bakmışsınız bir anda yok olmuşlar. akdeniz havzası'nın bir zamanlar en kıymetli tanrıları olan zeus ve hera, bugün kimse onlara inanmadığı için artık tarihsel birer figürdür. insan ırkını topyekün ortadan kaldırabilecek sovyetler birliği bir kalem dokunuşuyla sona ermiştir.

8 aralık 1991'de öğleden sonra saat 14.00'te, viskuli yakınlarında devlete ait bir sayfiye evinde rusya, ukrayna ve beyaz rusya liderleri bir araya gelip belavezha mutabakatı'nı imzalar: "sscb'nin kurucu devletleri olan bizler; beyaz rusya cumhuriyeti, rusya federasyonu ve ukrayna, 1922'de imzaladığımız uluslararası kanuna tabi ve jeopolitik bir varlık olarak kurduğumuz sscb'nin varlığının sona erdiğini ilan ederiz." hepsi bu kadar işte, sovyetler sona erer.

çoğu insan antik yunan tanrılarının, kötü imparatorlukların ya da yabancı kültürlerin de sadece hayal gücümüzde var olduğunu benimsemeye açıktır. ne var ki hayatımıza anlam veren kendi tanrımızın, kendi ulusumuzun ya da kendi değerlerimizin kurgudan ibaret olduğunu kabullenmek istemeyiz. hayatlarımızın nesnel bir anlam taşıdığına, fedakarlıklarımızın zihnimizdeki hikayelerin ötesinde bir değeri olduğuna inanmak isteriz. gelgelelim birçok insanın yaşamı sadece anlatılan hikayelerle var olur. 

anlam insanların birlikte ördüğü ortak hikayeler ağıdır. kilisede evlenmek, ramazan'da oruç tutmak ya da seçimlerde oy kullanmak gibi belirli davranışlar neden bizim için anlamlıdır? çünkü ebeveynlerimiz de böyle düşünüp kardeşim de oruç tutar ve tüm komşularımız, diğer şehirlerdeki hatta uzak diyarlardaki insanlar bile oy kullanır. peki tüm bu insanlar neden anlatıları anlamlı bulur? çünkü arkadaşları ve komşuları da aynı görüşleri paylaşır. insanlar kendi kendini çeviren bu döngüde devamlı birbirlerinin görüşlerini destekler. karşılıklı her kabul, anlam örgüsünü herkesin düşüncesine inanmaktan başka bir çareniz kalmayıncaya kadar güçlendirip sıkılaştırır.

otuz yıl önce nasıl oldu da insanlar komünist bir cennete inandıkları için nükleer bir katliamı göze alabildiler? önümüzdeki yüzyılda demokrasi ve insan haklarına duyduğumuz inanç da gelecek nesillere aynı şekilde anlamsız görünebilir.