23.08.2009

dokuzuncu hariciye koğuşu

nazım hikmet

ben peyami'nin bu son romanını üç defa okudum. otuz defa daha okuyabilirim ve okuyacağım. her okuyuşta, satırlar evvelce görmediğim, sezmediğim, anlamadığım taraflarını bana gösterdiler. en basitin en mürekkep olduğunu bu kitap bir kere daha ebediyen ispat etti. bu kitabın karşısında ben, yıldızlı göklerin sonsuzluğuna bakan ve o layetenahi alemde yeni pırıltılar, o zamana kadar hiçbir gözün göremediği acayip fakat hakiki alemler keşfeden bir müneccimin hayranlığını duymaktayım. hayranım.

dokuzuncu hariciye koğuşu'nu, çalıkuşu'na ağlayanların anlaması kabil değildir. dokuzuncu hariciye koğuşu on bin, yüz bin, bir milyon satılırdı; eğer ıstırabı, azabı ve neşeyi coşkun bir ciddiyetle duyan öz ve halis halk kitleleri okuma ve yazma bilselerdi. büyük eserleri ya hakiki halk kitlesi, ya hakiki büyük münevver tabakası anlayabiliyor. orta münevver ve burjuva, sanatı en az ve en kötü tarafından anlayanlardır. büyük rus sanatkarları bilhasa son inkılaptan, hakiki halkın, hakiki sanatla tanış olmasına imkan hasıl olduktan sonra, okuyucu kitlelerini, eskisine nazaran yüzlerce misli çoğalttılar.

erenlerin bağı, nur baba, damla damla filan gibi lohusa şerbeti lezzetinde mayileri bize kenarları yaldızlı mahmutpaşa bardakları içinde içirmeye çalışanların eserleri ve kendileri çoktan mazi oldu. bu bir evvelki edebiyat nesline karşı içimde hiçbir hürmet hissi yok. onların doğurdukları şeyler dokuzuncu hariciye koğuşu'nun yanında öyle komik, öyle adi, öyle melodram kalıyor ki, içimden acımak bile gelmiyor.

dokuzuncu hariciye koğuşu'nun bir tek kahramanı var: dokuzuncu hariciye koğuşu. bu kitap, bütün bir fakir çocuklar hastanesinin romanıdır. burjuvanın çocuğu dokuzuncu hariciye koğuşu'nda yatmadı; o ve onun anası, babası o beyaz duvarların kabusunu duyamaz. dokuzuncu hariciye koğuşu'nda halkın çocuğu yatıyor, benim oğlum yatacak, onu ancak biz anlarız.

peyami'nin bu kitabı tam, mükemmel ve ciddi manasıyla yenidir. bütün dünya sanat aleminde dokümantarizmin galebesini görüyoruz. sanat, sinemadan tutun da şiire kadar, şeniyetlerin vesaikinden kompozisyonlar, terkipler ve besteler yapmaya doğru gitmektedir. bu hakikatlerin mimarisi bazen öyle müthiş bir mana alıyor ki, onların yanında entrikalı romanlar, kalbin mırıltılarını heceleyen şiirler filan, zavallı ve gülünç kalıyor.

işte dokuzuncu hariciye koğuşu böyle bir dokümanter eserdir. ve muazzamlığının bir tarafı da buradan gelmektedir. bu kitabın ruh tahlilleri bile dehşetli ve derin hakikat vesikalarının senfonisidir.

peyami'nin romanı realisttir; fakat eski manada fotoğraf realizmi değil, şeniyetlerin abidesini yapan ve bunu yapmak için bir sıra tahlil ve terkiplerden mürekkep bir kompozisyon vücuda getiren diyalektik bir realizm.

peyami'nin romanı, peyami'nin dokuzuncu hariciye koğuşu, peyami'nin.. ne söyleyeyim.. nefret ettiğim, kızdığım vakit çok söyleyebiliyor ve çok yazabiliyorum. fakat sevdiğim zaman o kadar çok seviyorum ki, sevdiğim şeyi uzun uzadıya anlatamıyorum. nefretim sevgimden daha mı kuvvetli? zannetmem. bildiğim bir şey varsa o da sevince susmak istediğimdir.

dokuzuncu hariciye koğuşu'na hayranım ve susuyorum işte.