14.09.2008

gözlem

andrew crumey

iyi bir fikri gördüğümüzde tanırız.

bilinç bölünmez olduğuna göre, hiçbir düşünce tamamen bize özgü değildir. fiilen hepimiz evrensel dalga fonksiyonunun kuantum hesaplamasında bir yol tutturmuş gidiyoruz.

hayattaki her şeyin bir amacı vardır.

nietzsche hayatlarımızı sonsuza dek tekrarlamak üzere doğduğumuzu, onun için de kaderimizi kucaklayıp korkusuzca yaşamamız gerektiğini söylemişti.

tarih gibi bilim de asla gazetecilerin bizi inandırmak istediği kadar basit değildir.

zerdüşt zor durumdaki oğlanla karşılaşır ve ona "yılanın kafasını ısırıp kopar!" der. "kaderin dizginlerini eline alıp korkunu alt edersen bizatihi ölümü alt edersin. çünkü aslında ölüm diye bir şey yoktur; sadece ebediyen tekrar eden varoluş döngüsü vardır.

şayet her şey kendini tekrar etmeye mahkumsa, o zaman hepimiz bir hikayedeki karakterler gibiyiz demektir; gerçek bile sayılmayız.

bir şeyi gözlemlersen onu değiştirirsin.

dünyanın en büyük filozofları birbirlerinin fikirlerini tekrarlayarak, bunları farklı tanımların soslarına bulayarak epey bir zaman harcadılar. ben derim ki, felsefenin zanı cehenneme. bana dolu bir tüfek, bir de ava uygun açık, güneşli bir sabah verin yeter.

postmodern değilsen, o zaman romantiksin demektir.

hayatımızın genel hatlarını çizen, sonra da yazı tura atarak şansımızın yaver mi gideceğini yoksa yerin dibine mi batacağımızı belirleyen ilahi bir güç var.

yaratıcı zihinler en iyi yalnızken gelişir.

friedrich engels şöyle der: "nedenselliği reddeden birine göre doğa yasaları birer hipotezden ibarettir." her şeyin sadece zihnin ürünü olarak görüldüğü bir dünyada izafiyetin ve kaosun pençesine düşeriz.