17.09.2008

aşk ve tabiat

hüseyin rahmi gürpınar

hep aşk evladıyız. aşk konusunda doğulu, batılı olmaz. hepsi onun zayıflığının fermanı altındadır.

tabiat öylesine etkilidir ki uyulması gereken kurallara herkesi ortak eder. şimdi burada içen, söyleyen, çağıran, bağıran, oynayan, sevişen, öpüşen zarafet'le şaban değil, işte bu tabii kuvvettir. schopenhauer'in dediği gibi, bu âşıkların vücutlarında, damarlarında, kanlarında insan nesillerinin tohumları var. işte onlar vücut âlemine ermek için duvarları kırmaya uğraşıyorlar. varlıklarına sebep olacak iki vücudu birbirine yaklaştırmaya çabalıyorlar. âlemin, hovardalık, kadınseverlik, çapkınlık, aşk, sevda, -edebi ya da sıradan- daha türlü ada yâd ettikleri hakikat işte bundan ibarettir.

doğa, evren defterinde ithalat, ihracat hanelerindeki gerekli oranı düşünür eşsiz bir iktisatçıdır.

en büyük üstadımız tabiat, ders kitapları, öğretim ve teknik kitabımız yine tabiattır. her varlık yaratılışın anlamlı satırlarıyla dolu birer ezeli sayfadır. fakat onda bulunan maddeler her zaman açık değildir. bunu her göz göremez, herkes okuyamaz. insan yaratılışın, çevrenin, öğrenimin lütuf ve yardımıyla açılır. dünyaya gelmiş ne bakar körler vardır. bilgin, cahil, genç, ihtiyar.. hepimiz bu bakar gözlerimizle her gün ne büyük hakikatleri çiğneyip geçiyoruz. pasteur'ler, curie'ler gibi deha şimşekleri yüzyıllarda ancak birkaç defa çıkıyor.

allah bazı gönülleri birbiri için yaratmıştır. tabii yasal muhabbet böyle olumlu olumsuz iki kalbin birleşmesinden meydana gelendir. yoksa sırf nikâhla, dua ile birleştiği varsayılan gönüllerde evlilik hayrı aramak abestir.

"aşk neslin devamı için doğanın insanlara verdiği kuvvetli bir duygudur. bu duygunun meşru olmayan bir biçimde tatmini erkekler için adeta bir çeşit âşıkane zafer, kadınlar için ise affolunmaz bir yüzkarasıdır. mesele tarafsızca incelenirse bu kararda erkeklerin büyük bir haksızlığı görülür. bu haksızlık doğu'da, batı'dan daha büyük bir ölçüde hüküm sürüyor. evli, bekâr her erkeğin cinsel heveslerini yatıştırmak için göze aldırdığı cinnetler, sefahatler, meşru olmayan muhabbetler, vicdani suçlar hep eğlence adı altında adeta mubah sayılacak birer olay gibi görünüyor. bırakın ayıplamayı, bu duruma şaşırmak bile kimsenin aklına gelmiyor. kadınların sevda konusunda en ufak bir hevese tutulmaları suçların en büyüklerinden sayılır. bu emirdeki üstünlük aksine, yani kadınlarda olaydı, dünyada genelev adı duyulmaz, bütün insanlık rahat ederdi."

ilişki macerası.. dünyada her iyilikle beraber her kötülük de işte bu kelime ile başlar.

bencilliğin en vahşi bir sureti de aşk ve ilişkide görülüyor. bir kadını artık senden esirgemeye başladığı öpücükleri başkasına verirken yakalamaktan doğan bir üzüntüyle canını feda ahmaklığına kadar varılır mı? güzel bir kadının güzellik zekâtı yok mu? varsın birkaç öpücük de başkasına versin. ne olur? yanakları aşınmaz ya. elbette gönlü olur, bir gün sana da verir.