14.06.2009

gecede

cesare pavese

her caddenin kendine özgü bir görüntüsü vardır. her tepe başlı başına bir kişiliktir.

her zaman diğerinden daha boş bir cadde vardır. zaman zaman böyle bir caddeye bakmak için duruyorum. çünkü böyle bir anda, yitikliğim içinde, o caddeyi tanımıyor gibiyim. güneş, hafif bir esinti ya da gökyüzünü boyayan renklerin biraz başka oluşu yetiyor ve ben nerede olduğumu bilemiyorum.

o gün, mısır tarlalarında durakladığım, uzun ince sapların hışırtısına kulak verdiğim o gün, o dallar havada çalkalanırken bir şeyi anımsadım. çoktandır unuttuğum bir şeyi. tarlanın gerisinde, yamaçlara doğru yükselen tarlanın gerisinde, boş, bomboş gökyüzü duruyordu.

çocuk, çıplak pencereden serin ve siyah tepelerdeki geceye bakıyordu ve gözleri önünde açılan bu görünümü şaşkınlıkla algılıyordu: puslar üzerinde hareketsiz bir berraklık. karanlıkta hışırdayan yapraklar arasında tepeler beliriyordu. günün tüm izleri, yamaçlar, ağaçlar, üzüm bağları, tepeler üzerinde renksiz ve ölüydü ve yaşam yalnız rüzgâr, yalnız gökyüzü, yalnız yapraklar ve yalnız hiçti.

birdenbire önünde açılan gecenin gökyüzü olduğunu kavradı. ve gözü ancak sabah ağarırken bir trende oturacağını ve yaz günleri altındaki topraklarda ilerleyeceği kadarını görüyordu. bağımsız geçip gideceği, o görünmeyen insan duvarları gerisine her zaman için kapanacağını görüyordu. işte sınır buydu ve tutukevinin tüm suskunluğu hiçlikte yitti. gecede.

via tezer özlü