26.05.2009

modern çağın sorunları

yuval noah harari

kim bilir kaç üniversite mezunu genç çok çalışıp iyi paralar kazanacaklarını düşünerek büyük firmalara giriyor ve ancak otuz beş yaşından sonra bu işlerden ayrılarak gerçek istediklerini yapmaya çalışıyor.

öte yandan, bu yaşa gelinceye dek kredi ödemeleri, okul yaşına gelen çocukları, ödemeleri gelen arabaları ve yurt dışında tatiller veya kaliteli şaraplar olmadan yaşamın çok da anlamlı olmadığına dair geliştirdikleri bir anlayışları oluyor.

ne yapabilirler? geri dönüp kök bitkilerini mi eşelesinler? elbette öyle yapmayıp daha da büyük bir çabayla köle gibi çalışıyorlar.

tarihin en kesin yasalarından biri şudur: lüksler zamanla ihtiyaç haline gelir ve yeni zorunluluklar ortaya çıkarır. insanlar belli bir lükse alıştıklarında bir süre sonra onu kanıksarlar. onu yaşamlarında hep bulundururlar ve bir süre sonra onsuz yaşayamaz hale gelirler.

son birkaç on yılda hayatı daha çok rahatlatacağını varsaydığımız sayısız şey icat ettik: çamaşır makineleri, elektrikli süpürgeler, bulaşık makineleri, telefonlar, cep telefonları, bilgisayarlar, e-posta vs.

eskiden bir mektup yazıp zarfa koymak, üstüne pul yapıştırıp posta kutusuna atmak insanı epey uğraştıran bir işti. mektuba cevap almak günler veya haftalar, hatta aylar alabiliyordu. günümüzdeyse bir dakika içinde çabucak bir e-posta yazıp dünyanın öbür ucuna gönderebiliyorum ve eğer gönderdiğim kişi çevrim içiyse anında cevap alabiliyorum. böylece mektup yazmanın aldığı tüm zamanı ve çabayı ortadan kaldırmış oldum. peki bugün daha rahat bir hayat mı yaşıyorum?

maalesef cevap hayır. klasik posta çağında insanlar yalnızca gerçekten söyleyecekleri önemli bir şey olduğunda mektup yazarlardı. akıllarına gelen ilk şeyi yazmak yerine ne söylemek istediklerini ve bunu nasıl aktaracaklarını önceden dikkatli bir şekilde düşünürlerdi. bunun sonucunda da, aynı şekilde düşünülmüş bir cevap almayı beklerlerdi. zaten çoğu insan ayda birkaç mektuptan fazlasını yazmıyordu ve gelen mektuplara da hemen cevap vermek gibi bir zorunluluk duyulmuyordu.

bense bir gün içinde düzinelerce e-posta alıyorum ve bunların hepsini hızlıca cevaplandırmam gerekiyor. bu icatları yaparken zaman kazanacağımızı düşünüyorduk; ancak aslında günlerimizi daha endişeli ve kaygılı geçirmemize sebep olacak şekilde hayatın hızını normalin on katına çıkartmış olduk.