23.07.2015

deniz kurdu

jack london

hayat sadece insanların kendisi için değildir. herkes kendi hayatının değerini bilmeli, ona göre davranmalıdır. insan, kendisini kurtaramadıktan sonra diğerleri ne yapabilir ki?

kurt larsen'le dostluğumuz gün geçtikçe güçleniyordu. zaman zaman tartışıyorduk ama ikimiz de birbirimizle konuşup, sohbet etmekten hoşlanıyorduk. günlerden bir gün, kaptanın yanına gittiğimde, başını ellerinin arasına alıp hıçkırdığını gördüm. önce ağlıyor sandım. hayır ağlamıyordu ama acı çekiyordu. bir ara, avcılara baş ağrısı için bir ilaç sordu. bu baş ağrısı üç gün sürdü. bu sürede kimseyle konuşmadı, kamarasında acısıyla baş başa kaldı. üç gün sonra iyileşmişti.

sabahleyin kamarasına geldiğim zaman masasında çalışıyordu. önünde bazı kağıtlar vardı. bana döndü: "günaydın hımbıl." dedi. "günaydın." dedim. "bugün iyi görünüyorsunuz." ona kimi zaman "sen" kimi zaman da "siz" diye sesleniyordum. "evet, iyiyim." dedi. "gel bak, sana yeni bir çalışmamı göstereyim. açık denizde yıldızlara bakarak yer belirlemeye yarıyor. harita üzerinde uygulandığı zaman geminin yerini kesin olarak belli ediyor. "çok yetenekli bir kişisiniz kaptan." dedim. "böyle basit bir avcı gemisine nasıl düştünüz? insanlığa daha üst kademelerde hizmet edebilirdiniz." yüzüme bakarak: "ekin ekmeye giden çiftçileri gözünün önüne getir hımbıl." dedi. "tarlaya attıkları tohumlardan bir kısmı taşların ya da ısırgan otlarının üstüne düşerler ve hiçbir zaman kök salıp yeşeremezler. işte ben de o talihsiz tohumlardan biriyim. norveç'te, batı kıyılarında, romsdal fiyordu dolaylarında doğdum. danimarkalı bir ailenin çocuğuyum. yoksul ve bilgisiz insanların arasında geçti çocukluğum. küçük yaşlardan beri denizlerde, gemilerde çalıştım. azar işittim, küfür yedim, itilip kakıldım." sustu, uzaklara baktı. "peki nasıl oluyor da." sözümü kesti: "okuma yazma biliyorum. darwin'i, spencer'i okuyorum değil mi? on iki yaşımdan sonra ingiliz ticaret gemilerinde kamarot olarak çalıştım. on yedi yaşımda gemicilikle ilgili her şeyi öğrenmiştim artık. içimdeki sonsuz hırs ve öğrenme isteğiyle matematik, bilim, edebiyat.. hepsini okudum, öğrendim. böylece hem yalnızlığımı giderdim hem de dünya görüşüm gelişti. işte şimdi kaptanım. gemim, adamlarım var. yine de kendimi köksüz bir filize benzetiyorum."

gene sustu, denizi seyretti. "bu dünyada, kardeşimden başka beni anlayan tek kişi sensin hımbıl!" dedi. "demek bir kardeşiniz var ha?" "evet, var ya!" "o ne iş yapıyor?" "o da benim gibi ayı balığı avcısı. namı da "ölüm larsen"dir." "ölüm larsen ha!" "o, kafasız biridir. hiçbir şey düşünmez, okuma yazma bile bilmez."