20.06.2011

empati

adam fawer

maya angelou: insanlar söylediklerinizi ya da yaptıklarınızı unutur; ama onlara neler hissettirdiğinizi asla unutmaz.

kişinin asıl efendisi zihni değil bedeniydi.

kişi istediğini yapabilir; ama ne isteyeceğini isteyemez.

daha ilk çatışmada ölürsen savaşı kazanma şansını da kaybedersin.

o duyguyu tanımlamanın tek yolu, sevişme sonrası gibi olduğunu söylemekti: bitkin, mutlu, tükenmiş, eksiksiz.

dukkha. yaşam acı çekmektir.
samudaya. arzu tüm acıların kaynağıdır.
nirodha. acı çekmek yalnızca arzuların bertaraf edilmesiyle sona erdirilebilir.
marga. sadece asil sekiz katlı yol arzuyu bertaraf edebilir.

yin ve yang: çin felsefesinde, insanların doğadaki olayları algılayışlarında karşılaştıkları ve evrendeki her devingen nesnede bulunduğuna inanılan doğal karşıtların genel tanımlamaları. edilgeni, karanlığı, dişili, olumsuzu ve tüketimi betimleyen yin geceye, etkeni, aydınlığı, erili, olumluyu ve üretimi betileyen yang ise gündüze karşılık gelir. sürekli bir mücadele içinde olan yin ve yang birlikte bütün’ü yaratırlar.

yin ile yang, dünyadaki tüm yaratıklarda bulunan ilkel karşıt güçlerdir. yin genellikle su olarak betimlenir. üzgün, edilgen, karanlık ve dişildir; geceyi simgeler. yang ise genellikle ateş olarak betimlenir. mutlu, etken, aydınlık ve erildir; gündüzü simgeler.

doğrudan ruhunun içine bakmak..

nereden geldiğinizi bilmeden, nereye gideceğinizi de bilemezsiniz.

ouroboros: kusursuz bir daire şeklinde kıvrılmış, kendi kuyruğunu yutan bir yılan simgesi. dünyada umutsuzca hapsolmuş bir ruhun sürekli reenkarnasyonunu betimleyen gnostik bir sembol.

edison puştun tekiydi.

biraz daha bağır, çin’de seni duyamayan yaşlı bir keşiş var.

yüzünde kanarya kapmış kedi gülümsemesi vardı.

atom, bir elemanın tüm kimyasal özelliklerine sahip en küçük parçasıdır. atomlar üç atomaltı parçacığa bölünebilir: elektronlar, protonlar ve nötronlar. protonlar ve nötronlar atomun merkezinde ya da çekirdeğinde çok yoğun halde sıkıştırılmış olarak bulunurken, elektronlar da aynı çekirdeğin etrafında bir bulut halinde döner. elektronlar negatif yüke, protonlar pozitif yüke sahiptir; nötronlar yüksüzdür.

yeteneklerinizi sakladığınız sürece ne kadar dostunuz olursa olsun hep yalnız kalıyorsunuz.

schopenhauer pek mutlu bir kişi değildi. yaşamı acılarla dolu bir süreç olarak görüyor ve kurtuluşun sadece iradenin egemenliğinden kaçarak elde edilebileceğini düşünüyordu.

schopenhauer tüm sıkıntı ve üzüntülerin kaynağında iradenin arzuları olduğuna inanır; çünkü tatmin edilmemiş bir arzu bizi özlemle dolu olarak bırakır, tatmin edilen bir arzunun yerini bir yenisi alıncaya kadar da can sıkıntısı yaşarız. iradenin egemenliğinden kurtulmanın tek yolunun, estetik beğeniye layık bir nesnenin üzerinde derinlemesine yoğunlaşmak olduğunu düşünüyordu. schopenhauer o tür nesnelerin kendi benliğimizi içlerinde kaybedeceğimiz, kişiliğimizi unutacağımız ve nesnenin aynası haline dönüşeceğimiz özel bir algısal bilinç halini tetiklediğini söylüyordu.

schopenhauer müziğin yapısının doğal dünyayı kopyaladığına inanır: bas sesler cansız maddeleri, armoniler hayvanlar dünyasını, melodiler ise insan düşüncesini betimler. müzik, evrensel iradenin kopyasıdır. müziğin öteki sanat türlerinden farkı, kendi kendini içermesidir.

hepimiz dünyayı gerçekte olduğu gibi değil, kendi önyargılı algılarımız vasıtasıyla gözlemleriz. dolayısıyla, gerçekten bilebileceğiniz tek şey kendinizsinizdir.

unicorn: alnının ortasında tek bir boynuzu olan mitolojik bir hayvan.

hume, imgelemeyi iki kaynağa ayırdı: fantezi ve anlama. sonra fanteziyi de dört tip fikre böldü: bütünleştirici, değiştirici, artırıcı ve indirgeyici.

zihnin ve bedenin arasındaki bağlantı tam bir muamma.

zihnin beden üzerindeki etkisi, sana zihnimle dağları yerinden oynatabileceğimi söylememden daha akıl dışı değil.

tüm fikirler deneyimlerden gelir ve bizi tanrı’ya inanmaya itecek hiçbir deneyim yoktur.

ockham’ın usturası: en az varsayımı olan teori genelde doğrudur. ve tanrı da oldukça büyük bir varsayımdı. 

ögeler gerekenin ötesinde çoğaltılmamalıdır.

tanrı her zaman en doğru olanı seçtiğine göre, üstünde yaşadığımız dünya, olası dünyalar içinde en iyisi olmalıdır.

yüz binde birlik oranda yer alan kimilerinin yetenekleri o kadar güçlüdür ki, davranış bozuklukları sergilerler. etraflarındaki insanların duygularını algılamayı engelleyemedikleri için onların altında ezilirler. bazıları zihnini perdelemeyi öğrenir. ama çoğu bunu yapamaz. cinnet geçirirler. intihar ederler. ve bunu sadece beyinlerinde duydukları o son derece gerçek seslerden dolayı yaparlar. geleneksel bilimin ve toplumun inanmadığı sesler nedeniyle yani.

tüm duyuların merkezi olan beynin acı hissetmeyen tek organ olması ona hep garip gelmişti.