16.06.2011

düşünmeyi öğrenme ve öğretme

zehra ipşiroğlu

bizim öğretim sistemimiz skolastik öğretime dayanır.

en büyük beceri, bir konuyu herkesin, kültür düzeyi düşük olanın bile anlayabileceği bir açık seçiklik içinde, ancak düzeyi düşürmeden dile getirebilmektir.

kişisel olarak bana her zaman güç insanlar ve okuyucusu az olan zor anlaşılır kitaplar çok çekici gelmiştir.

edebiyat tarihinin kronolojik bir sıralamaya göre soyut bir bilgi yığmacası olarak verilmesi sorunu, klasiklerin bizim gerçeklerimizden uzak bir dünyayı yansıtmaları, geçmişte kalan ölü bir dünyayı, çağ farkının getirdiği bu kopukluğa bir de dil sorunu, kültür ayrılığı gibi etkenlerin eklenmesi.. yazın tarihinin bugünden geriye giden bir çizgi içinde verilmesi, bugünle geçmiş arasındaki bağlantıyı kurabilmek amacıyla başvurduğumuz bir yöntemdir.

iyi eleştiri yazabilmenin dört koşulu: nesnellik, temellendirme, açık seçiklik, esneklik.

dil ve düşünce birbirinden ayrılmaz bir bütünü oluşturduğuna göre, ben iyi düşünüyorum ama anlatamıyorum görüşü bir yanılmacadır.

sorunları işin içinde olanların kolay kolay göremeyecekleri bir bakış açısından dile getiren keskin bir gözlemci, iyi bir düşünürdür.

yenme yenilme diye bir şey yoktur düşünsel etkinlikte, aşamalar vardır.

üniversitelerimizde ders veren seçkin aydın kesimin acaba yüzde kaçı düşünen, okuyan, araştırma yapan, mesleğine bağlı insanlardan oluşuyor?