27.09.2009

faşizm

bertrand russell

faşizm antidemokratiktir. faşizmin karakterinde milliyetçilik ve kapitalizm ögeleri egemendir ve faşizm, çağdaş gelişmelerden zarar görmüş olup da sosyalizm ya da komünizm kurulduğu takdirde daha büyük zararlara uğramaktan korkan orta tabaka kesimlerine hitap eder. komünizm de antidemokratiktir; ama bir süre için ya da hiç değilse, gerçek politikasını veren şeyin kendi kuramsal savları olduğu kabul edilebildiği sürece; ayrıca, komünizm, ileri ülkelerde çoğunlukta olan ve komünistler tarafından nüfusun tamamı haline getirilmek istenen işçilerin çıkarlarına hizmet etmeyi amaç tutar. faşizmin antidemokratik niteliği daha temellidir. faşizm, devlet yönetiminde büyük çoğunluğun mutluluğunu sağlamayı doğru ilke kabul etmeyip "en iyiler" olarak belirli bireyleri, ulusları, sınıfları seçerek, yalnız bunları düşünülmeye layık sayar. geri kalanlar, faşizme göre, güç kullanılarak seçkinlerin çıkarlarına hizmete zorlanmalıdır.

faşizm, iktidarı ele geçirme mücadelesi içindeyken nüfusun hatırı sayılır bir bölümüne hoş görünmek zorundadır. almanya'da olsun, italya'da olsun faşizm, ortodoks sosyalist programındaki bütün anti nasyonalist yanları reddederek sosyalizmin içinden çıkmıştır. faşizm, iktisadi planlama fikrini, devletin elindeki gücü artırma fikrini sosyalizmden almıştır; ama faşist iktisadi planlamasında bütün dünyanın yararı gözönünde tutulmayıp bir ülkedeki üst ve orta sınıfın çıkarları düşünülmüştür. faşizm, bu bir ülkedeki üst ve orta sınıfa çıkar sağlamak için yol olarak, randımanı artırmaktan çok, gerek işçiler, gerek bizzat orta sınıfın sevilmeyen bölümleri üzerinde baskıyı artırmayı öngörür. faşizmin nimetlerinden pay alan sınıflar çerçevesi dışında kalan çevrelere gelince, faşizmin bu çevrelerdeki başarısı ancak, iyi yönetilen bir hapishanedeki yönetim başarısına benzetilebilir; zaten bu çevreler için faşizm bundan fazlasını yapmak bile istemez.

faşizme karşı en temelli itirazım, bu sistemin, insanlığın sadece bir bölümünü önemli saymasıdır. daha ilk hükümet kurulduğundan beri, iktidar sahipleri hiç kuşkusuz uygulamada böyle seçmeler yapmışlardır; ne var ki, hristiyanlık, kuramsal alanda, her insanoğlunu başlı başına bir amaç olarak sayagelmiştir; işlevi başkalarının şanına şan katmaktan ibaret bir araç olarak değil. modern demokrasi, hristiyanlığın törel ülkülerinden güç almış ve hükümetlerin sadece zenginlerle güçlülerin çıkarlarını düşünmekten başka türlü bir yol tutmalarını sağlamakta büyük katkıları olmuştur. işin bu yönünden bakıldığında faşizm, eski putperestlik çağlarının en berbat zamanlarına dönüş anlamını taşır.

eğer faşizm muzaffer olabilseydi, kapitalizmin kötülüklerini düzeltmek için hiçbir şey yapmaz, tam tersine, kapitalizmin kötü yanlarını daha da beter hale getirirdi. el işçiliğini, karşılığı sadece boğaz tokluğu olan zorunlu iş düzeyine indirir; böyle bir işte çalışanlara siyasal hak, istedikleri yerde oturma, istedikleri yerde çalışma; hatta belki sürekli bir aile hayatı kurma özgürlüğü bile tanımazdı; bu işçiler gerçekte birer köle olurlardı. bu, demokrasinin denetleyici bağlarından çözülmüş bir kapitalizmin getireceği kaçınılmaz sonuçtur. geçmişte, mutlakiyet rejimlerine her zaman şu ya da bu biçimde bir esaret ve toprak köleliği eşlik etmiştir.

eğer faşizm başarı kazanabilseydi, bütün bu sonuçlar doğardı; ama faşizmin sürekli başarı sağlaması mümkün değildir; çünkü iktisadi milliyetçilik sorununu çözümleyemez. naziler safındaki en büyük güç ağır sanayi, özellikle de çelik ve kimya sanayisi olmuştur. ulusal olarak örgütlenmiş ağır sanayi günümüzde, savaş isteği üzerinde kışkırtıcı rol oynayan etkilerin en önemlisidir. eğer her ülkenin ağır sanayi çıkarlarına hizmet eden bir hükümeti olsaydı, eninde sonunda savaş kaçınılmaz hale gelirdi. faşizmin her yeni zaferi savaşı biraz daha yakınlaştırmaktadır; savaş ise, geldiği zaman büyük bir olasılıkla savaşın başında var olanların çoğuyla birlikte faşizmi de süpürüp götürecektir.

faşizm, laissez-fair gibi, sosyalizm ya da komünizm gibi çekidüzen verilmiş bir inançlar sistemi değildir; esas itibariyle, kısmen orta sınıfın (bakkallar gibi) modern iktisadi gelişmelerden zarar gören ögelerinin, kısmen de iktidar sevgileri megalomani derecesine varan anarşik endüstri kaptanlarının duygusal itirazıdır. faşizm, kendisini destekleyenlerin istediklerini yerine getirebilme olanağından yoksun bulunuşu dolayısıyla, akla aykırıdır; faşizmin felsefesi yok; sadece psikoanalizi vardır. faşizm başarı kazanabilseydi, sonuç olarak evrensel bir mutsuzluk getirirdi; ne var ki, savaş sorununa çözüm bulabilme yeteneğinden yoksun oluşu onun uzunca bir süre başarı kazanabilmesini olanaksız hale getirmektedir.