5.09.2009

aylak zeka

dostoyevski

bazı çevrelerde, hiçbir şey yapmadan, yapmak da istemeden, başkalarının sırtından geçinerek yağ bağlayan (tembelliklerinden, avareliklerinden kalplerinin yerinde bir parça yağ olan) bir tür insanın zeki olduğunu söylerler. sürekli olarak, "onların dehalarını körelten" birtakım karmakarışık, düşmanca nedenlerden ötürü bir şey yapamadıklarını, bu yüzden "üzgün olduklarını" söylediklerini duyarsınız. bu, benim o karınları tok şişkolarımın her yerde bol bol kullandıkları, tartuffe'ün boş sözleri gibi insanları artık bıktırmış, tantanalı bir biçimde öne sürdükleri bir cümlesi, mot d'ordre'si, parolası, dövizidir. bununla birlikte, kendilerine bir türlü yapacak bir iş bulamayan (gerçi aradıkları falan da yoktur ya) bu şakacı insanların bazıları, kalplerinin yerinde bir yağ parçası değil, tam tersine, genel olarak söylenecek olursa, çok derin bir şeyin olduğunu herkesin öğrenmesi, en usta bir cerrahın bile bu konuda (elbette kibarlıklarından) bir şey söyleyemeyeceğini düşünmesi için özellikle didinirler. başkalarının hatalarını, zayıflıklarını ortaya dökmekten, eleştirmekten başka yapacak şeyleri olmadığı içi, ayrıca, iyilik duygusu da onlara ancak istiridyeye verilen kadar olduğu için, böylesine koşullar altında, insanların arasında oldukça ihtiyatlı davranmaları da olağandır. bununla aşırı derecede övünürler. neredeyse bütün dünyanın sahibi sanırlar kendilerini. insanların kendilerine sakladıkları istiridye olduklarını sanırlar. kendileri dışındakiler aptaldırlar. suyu bitene kadar sıkacakları portakal veya süngerdirler. bu güzel düzenin sürüp gitmesinin başlıca nedeni de, onların her şeyin sahibi ve çok zeki, üstün karakterli olmalarıdır. sınırsız mağrur olmaları yüzünden, kendilerinde bir eksikliğin bulunduğunu kabul etmezler. tartuffe'lerin, falstaff'ların; öylesine çok düzenbazlık yapmış, sonunda bunun olağan olduğunu, yaşamaları için düzenbazlık yapmaları gerektiğini düşünmeye başlamış tartuffe'lerin, falstaff'ların kişiliklerinde yaşayan düzenbazlara benzerler. dürüst olduklarını çevrelerindeki insanlara öylesine sık anlatmaya başlamışlardır ki, sonunda kendilerinin gerçekten dürüst olduğuna, yaptıkları düzenbazlıkların gerçekte dürüstlük olduğuna inanır olmuşlardır. vicdanlarında kendilerini dürüstçe yargılayabilmeleri yeterli değildir: böyle şeyler için çok şişmandırlar. onlar için her zaman ve her yerde ön planda altın kişilikleri, onların moloh ve vaalleri ve yüce kişilikleridir. bütün doğa, bütün dünya onlar için; benim küçük ilahım onda ille de kendine baksın, sürekli kendini haz duyarak seyretsin, orada kendinden başka kimseyi görmesin diye yaratılmış görkemli, dev bir aynadır. bu durumda öteki insanları öylesine değersiz, biçimsiz görmesi olağandır. her durumda kullanılmaya önceden hazır cümleleri vardır. üstelik, ustalıkla kullandıkları çok moda cümlelerdir bunlar. hatta uyarlar bu modaya, başarılı olacağını hissettikleri bu düşünceleri her köşe başında yaymaya çalışırlar. evet, böyle moda bir cümleyi yakalamakta yeteneklidirler, kendi sözleriymiş gibi, herkesten önce sahiplenirler onu. insanlığa pek derin sempatilerini, rus hayırseverliğinde en doğru ve iyi yöntemin hangisi olduğunu anlatmak, her atomu bu sümüklü böceklerin tümünden çok daha değerli romantizmi sürekli karalamak için bu söylemleri hemen belleklerine kaydederler. ama doğal çizgi dışındaki ara geçişli, tam hazmedilmemiş gerçekleri anlamakta kafaları çalışmaz, henüz olgunlaşmamış, oturmamış, yüzer gezer her şeyi yadsırlar. karnı tok bu insanlar, ömürlerini neşe içinde geçirmişlerdir. önlerine her şey hazır gelmiştir. kendileri hiçbir şey yapmamışlardır, her işin ne denli zor olduğunu bilmezler. bu yüzden, yağlı duygularına pürüzlü bir şeylerin dokunması çok kötü olur: bu yüzden asla bağışlamaz, kendilerine yapılanı her zaman hatırlar, intikamlarını zevkle alırlar.