14.03.2019

dolly

david b. resnik

23 şubat 1997'de iskoçyalı bilim adamları, yetişkin hücrelerden "dolly" adlı bir koyunu klonladıklarını açıkladıklarında halktan feryatlar yükselmişti. kuzu haziran 1996'da doğmuştu; ancak bilim adamları, dolly'nin gelişimini izledikleri altı ay boyunca bu bilgiyi gizli tutmuşlar ve nature dergisinin bulgularını değerlendirmesini beklemişlerdi. ilk defa yetişkin memeli hücrelerinden yaşayabilir memeli bir döl elde edilebilmişti.

edinburgh'taki roslin institute'da bir embriyolojist olan ian wilmut ve meslektaşları, laboratuvarda dişi bir koyunun memesinden hücreler aldılar; bu hücrelerin çekirdeklerini çıkartıp bunları elektrik akımıyla çekirdeği alınmış koyun yumurtalarıyla birleştirdiler. daha sonra, gelişmeleri için bu yumurtaları koyun rahimlerine yerleştirdiler. bu yöntemle elde edilen 227 embriyodan sadece 19'u yaşayabilmiş ve bunlardan sadece 1'i doğmuştu.

bu şaşırtıcı bildiriden kısa bir süre sonra, oregon'daki bilim adamları, embriyo hücrelerinden rhesus maymunlarını başarılı bir biçimde klonladıklarını açıkladılar.

hayvanların klonlanmasının tarım, eczacılık ve biyoteknoloji endüstrilerinde önemli uygulamaları olabilirdi. eğer bu klonlama teknolojisi gen terapi teknikleriyle birleştirilseydi, az yağlı tavuklar, organ bağışında kullanılabilecek domuzlar, çok süt veren inekler ve insan hormonları, vitaminleri veya başka tıbbi önemi olan bileşenleri üretebilecek hayvanlar yaratmada kullanılabilirdi. wilmut bu araştırmayı, koyunu ilaç fabrikasına dönüştürebilecek bir yöntem geliştirmek için sürdürdü. çalışması, koyun sütünden üretilen ilaçlar satmayı planlayan ppl therapeutics plc adlı şirket tarafından desteklendi. medya koyun klonlama haberlerine geniş yer verdi ve "dolly" dergi kapakları ve internette manşet oldu.

pek çok kişi bu araştırmayı şaşırtıcı ve korkutucu buldu; çünkü araştırma yetişkin bir insanı klonlamanın yollarını açıyordu. time/cnn'in 1005 yetişkinle abd'de yaptığı ankette, bu yetişkinlerin %93'ünün insan klonlamanın kötü bir fikir olduğunu düşündükleri ortaya çıkarken, bu anket grubunun %66'sı hayvan klonlamanın bile iyi bir fikir olmadığı kanaatindeydi.

kısa bir süre sonra devlet görevlileri habere tepki gösterdiler. başkan clinton, federal bir biyoetik komisyonunun, klonlamanın hukuki ve etik sonuçlarını değerlendirmesini istedi ve insan klonlama araştırmalarını destekleyebilecek federal fonları yasakladı. clinton'ın verdiği bu emirde klonlamanın insan hayatının eşsizliğini ve kutsallığını tehdit ettiği ve insanlığı gerek ahlaki gerek dini önemli sorularla karşı karşıya bıraktığı ifade edildi. başkan clinton, memelileri klonlamanın pek çok özel şirketin ilgisini çekeceğini biliyor; yine de şirketleri, insan klonlama araştırmalarının bir süre için ertelenmesine seyirci kalmaya davet ediyordu.

ingiltere gibi ülkelerde insan klonlama yasal değildir. abd'de insan klonlama şimdilik yasalara aykırı değilse de, yeni yasalar yürürlüğe konmayı beklemektedir. ingiltere hükümeti, iskoçya'da verilen bir demeçte, tarım bakanlığı'nın wilmut'un klonlama araştırmasına destek vermeyeceğini ilan etti. wilmut'a verilmesi planlanan 411.000 dolar nisan 1997'de yarıya düşürüldü, nisan 1998'de ise tamamen kesildi.

klonlama pek çok soruyu gündeme getiriyor: bu araştırmanın ne gibi sosyal ve biyolojik sonuçları olacaktır? insanların klonlanması, insan hayatının eşsizliğini, kutsallığını ve onurunu tehdit ediyor mu? insan veya hayvan klonlama araştırmaları durdurulmalı mı? bilim adamları, etik ve sosyal sonuçları dikkate alınmamış bir araştırmayı sürdürmeli mi? bilimde önemli olan fikir ve ifade özgürlüğünü etik ve politik değerlerle nasıl dengeleyebiliriz? eğer abd hükümeti insan klonlama çalışmalarına fon sağlamazsa, abd'deki araştırmalar özel fonlarla sürdürülebilir mi? araştırmanın dünyada böyle bir yankı yaratmasında, medyanın ve halkın yanlış değerlendirmelerinin -eğer varsa- nasıl bir rolü var?