28.08.2008

acı

paulo coelho

insanı kendine müptela eden güçlü bir uyuşturucudur acı. günlük hayatımızda, gizli ıstırabımızda, dünya nimetlerine sırt çevirmemizde, aşktan oluyor sandığımız hayal kırıklıklarımızda hep o vardır. acı, gerçek yüzünü gösterdiğinde insanı korkutur; ama kendini feda etme, dünyadan vazgeçme ya da alçaklık süsüne büründüğünde çekicidir. insanoğlu onu reddedebilir; ama onunla cilveleşmenin, onu hayatının bir parçası haline getirmenin bir yolunu bulur hep.

acı olmadan da yaşayabileceğini anlayabilirsen bu, başlı başına büyük bir adımdır; ama herkesin senin gibi davranacağını sanmayasın. kimse onu istemez; ne var ki hemen herkes acının, kendini feda etmenin peşinde koşar. bu sayede arınırlar, aklanırlar; çocuklarının, eşlerinin, komşularının, tanrı'nın saygısına layık olurlar. şunu bil ki, dünyayı döndüren haz arayışı değil, temel olan her şeyden vazgeçmektir. asker savaşa, düşmanı öldürmeye mi gider? hayır, amacı ülkesi uğruna ölmektir. kadın, hayatından ne kadar memnun olduğunu kocasına belli etmekten hoşlanır mı? hayır, onun uğruna saçını süpürge ettiğini ve çile çektiğini görsün ister. koca, işe kendini geliştirmek için gittiğini aklından geçirir mi? hayır; o, ailesinin iyiliği için ter ve gözyaşı dökmektedir. ve böyle devam eder: çocuklar anneleriyle babalarının hatırına hayallerini bir kenara bırakırlar; ana-babalar çocukları için ömürlerinden vazgeçerler; acı ve ıstırap, aslında neşe kaynağı olan aşkın kanıtı olup çıkar.

"en sıradan bir kız öğrenci aşık olduğunda derdini anlatmak için shakespeare ya da keats'ten yararlanır. ama bir adam hekime baş ağrılarını anlatmak istediğinde dil kaçar. acısını bir eline alır ve kendinden bir parçayı da öbür eline; bunları birbirleriyle çarpıştırıp içlerinden yeni bir sözcük çıkarabilmek amacıyla." (virginia woolf)

marquis de sade, bir erkeğin yaşayabileceği en önemli deneyimlerin onu en uç noktalara götürenler olduğunu söylüyordu. böyle böyle öğreniyoruz; çünkü bütün cesaretimizi kullanmak zorunda kalıyoruz. işçisini aşağılayan bir patron, karısını aşağılayan bir adam ya alçağın tekidir ya da hayattan intikam almaktadır. kendi ruhlarının derinliklerine bakmaya asla cüret edememiştir onlar. vahşi hayvanı serbest bırakma arzusunun kaynağını keşfetmeye; seksin, acının, aşkın erkek için sınırlı deneyimler olduğunu anlamaya yanaşmamışlardır. sadece bu sınırları tanıyanlar hayatı bilir; kalanı vakit geçirmektir altı üstü, aynı işi tekrarlayıp durmak, şu ölümlü dünyaya niye geldiğimizi gerçekte anlayamadan yaşlanıp ölmektir.