11.08.2008

ahmet hikmet müftüoğlu

ahmet haşim

türk ocağı'nda aziz hatırası yâd edilen ahmet hikmet büyük bir yazar olduğu kadar emsalsiz bir öğretmendi. galatasaray lisesi'nde yirmi iki yirmi üç sene evvel onu dinlemiş olanlardan biri olmakla övünürüm. asil çehresi, mahrem ve ilham veren belagati ona üzerimizde nadir bir nüfuz kudreti vermişti. nice yüksek kabiliyetleri üzüntüye düşürmüş olan şu konusuz edebiyat dersine kıymet ve mana veren ilk ve son insan benim için ahmet hikmet olmuştur.

ahmet hikmet'in edebiyat dersleri iddiasızdı. henüz bıyıkları terlememiş muhataplarına türkçeyi doğru yazmayı öğretmekten daha yüksek bir gayesi yok gibiydi. fakat üstadın asıl dersleri basit üslup kaidelerini anlatırken konu dışı olarak söylediği sözlerin içinde gizliydi. o zaman kelimelerin arasından garip bir şafak sökerdi ve ruhlarımızı tatlı bir aydınlığa boğardı.

bir gün bilmem neden bahsederken demişti ki: "fikrin şekilden evvel hazırlandığı hissini veren eserlerde şiir mucizesinin vücut bulmasına imkan yoktur. ahenk ve kafiyenin tesadüflerinden doğmayan fikirler sanata mal edilemez."

seneler sonra sorbonne profesörlerinden ve asrın en büyük filozoflarından chartier'nin bir kitabında teyidini bulduğum bu görünüşte basit fikir, bizde tevfik fikret, fransa'da sully prudhomme türünden ahlaki, sosyal ve felsefi şairlerin taşıdıkları koca kanatlara rağmen bir türlü semaya havalanamayışlarının sır ve hikmetini bana daha o zamandan izah etmiş oldu. bu fikir aynı zamanda bana sanat vadisinde övünmekten iğrenmeyi de öğretti. alıklığın bulaşmasından ruhu korumak için, hayat beni, şimdiye kadar daha etkili ve daha sağlıklı bir düsturun varlığından haberdar edememiştir.