29.07.2020

kürt isyanları

sevan nişanyan

kürtler neden isyan eder? 170 yıldan beri türkiye'nin gündeminden düşmeyen bir soru.

ilk önce 1840'larda botan beyi bedirhan bey ile hakkâri emiri nurullah bey ayaklanıp istiklal ilan etmişler. 1879'da şemdinli hakimi seyyid ubeydullah isyan etmiş; iran'ı fethetmesine ramak kalmış. 1909'da milli aşireti, 1913'te hizan, 1920'de koçgiri devlet'e meydan okuyup cezalarını bulmuşlar. 1925'te başlayan şeyh said isyanı, güneydoğunun önemli bir bölümünü etkisi altına alıp bingöl'ün genç kazasında geçici bir hükümet bile kurduktan sonra kontrol altına alınabilmiş. hemen ardından bu kez şemdinli, raman, mutki, sason ve midyat'ta isyanlar çıkmış. 1928'de ağrı dağında binbaşı ihsan nuri bey öncülüğünde kurulan isyancı kürt yönetimi 1930'da bir askeri operasyonla imha edilmiş. 1938'de dersim'de 40.000 sivilin canına mal olan bir harekat sonucunda devlet otoritesi tesis edilmiş.

neden isyan ettikleri bilinmeyen bir konu değil. ilk önce, bölgede yüzlerce yıldan beri hüküm süren özerk yapının "tanzimat" adı altında yıkılıp yerine asker-memur egemenliğinin kurulmasına itiraz etmişler. daha sonra, kaç bin yıllık vatanlarında "yabancı" sayılmayı içlerine sindirememişler. "ermeniler gitti, sıra bize geldi." kaygısı da, 1920 ve 30'lardaki isyanlarda galiba etkili olmuş. 1925'i izleyen mecburi iskân kanunu döneminde pek çokları sırf korku ve çaresizlikten dağa çıkıp, çatapat tüfeğiyle ordulara meydan okumuş.

son dönemde pek çokları için bardağı taşıran damlanın kürtçe kişi ve köy adları meselesi olduğunu, aklı başında birkaç kişiden işittim. çocuğumun adını zorla değiştirseler ben dağa çıkar mıydım? belki cesaret edemezdim, bilmem ama edenlere de bir selam gönderirdim mutlaka. "devletimiz yol yapsa, fabrika yapsa sorun çözülür." tezi bu yüzden bana inandırıcı gelmiyor. insanlar dünyanın hiçbir yerinde, sırf fakir oldukları için isyan etmemişler. "boş oturacağımıza isyan edelim." diyenlere de çok sık rastlanmıyor. buna karşılık onuru çiğnendiği için, hakarete uğradığı için, haksızlık olarak algıladığı şeylere dayanamadığı için bazen -maliyet ve kâr analizi yapmadan- isyan edenler görülmüş.

devletin bunca senedir hiçbir şekilde unutmadığı topraklardır güneydoğu. gittiler seksen sene boyunca mahvettiler adamları. devletin unuttuğu topraklar diye bir şey yok. devletin bilerek, isteyerek, kasıtlı bir şekilde mahvettiği topraklardır oralar. bombaladılar, çökerttiler, sindirdiler ve yapamadılar. hiçbirini yapamadılar! şu anda her şey tamamen tersine dönmüş durumdadır. oradaki türk azınlıklar bölgeyi bırakıp kaçmak kaygısındalar. bölgede kürt halkı ezici bir üstünlüğü ele geçirmiş durumdadır.

birileri eline sopayı almış yüz senedir memleketi sıra dayağından geçirmiş. habire adamlara kimlik üzerinden hakaret ediyor, bizim atalarımız orta asya'dan geldi size koydu; siz zaten adam sayılmazsınız, diliniz yok, kültürünüz yok, tarihiniz yok, ne mutlu yüce ırkımızdan olana, ya seversin ya terk edersin, sus hizaya gel eşek herif o dili konuşma diye girişiyor. şimdi, asgari onur sahibi olan bir insan böyle şeye tahammül edemez. normal olarak hayatta kimlikle mimlikle işi olmayacak biri de olsa hakaret karşısında o kimliğin onurunu sonuna kadar dik tutmak ister. o lafları da allah'ın izniyle o heriflere yedirir. doğrusu budur. bunu yapıyorsa alkışlanır. yapmıyorsa "demek ki hak etmişin." derler.

derdimiz kürtlere bağımsızlık yahut özerklik yahut demokratik bilmem ne değil, hayır. maksat o hakaretleri sahibine yedirmek. kürtlere -ve ermenilere, japonlara, türklere vs.- hakaret edemeyecekleri bir ambiyansı yaratmak. yani derdimiz türkiye meselesi, kürtiye değil. yoksa bana ne kürdistan'dan? iki yılda bir kere diyarbakır'a gideceksem ha pasaportla gitmişim ha pasaportsuz, ne fark eder?

zorbalığa karşı şiddet kullanmak meşrudur ve haktır. gerekirse adam da öldürülür.

bunu topyekün inkâr ettiğin zaman, bir, güçlüye teslim olmayı savunmuş olursun; iki, güçlüye teslim olmayıp bunca zaman savaşanları aşağılamış, aptal yerine koymuş olursun. barış eğer tek ve mutlak toplumsal değer ise, otuz sene dağda o meşakkati boşuna mı çektiler?