21.07.2020

son düşler

giovanni papini

yabani ve vaktinden evvel içselleşmiş bir çocukluktan; çekingenlik, farklılık ve yoksulluğun mecbur bıraktığı aşağılanmış yalnızlıktan; fazlasıyla gözü yüksekte bir ansiklopedicilikte art arda gelen başarısızlıklardan; gri sokaklarda, kül rengi göğün altında, kararmış duvarların arasında derinlemesine düşünülmüş hüzünlü lirizmden; kısıtlı, kırsal, dar ve aşağılayıcı bir yaşamın lanet olası gündeliği içinde çabucak engellenip boğulan kahramanca, onurlu şiirsel bir hayata dair karmaşık coşkulardan ortaya penceresiz bir kale misali kendi içine hapsolmuş ve umutsuz bir kötümserlik çıkmıştı.

zekâ reşit olur olmaz -ergenliğin sonu- hayata anlamını sormuş ve yanıt alamamıştım. kuram hüzne şekil vermişti. var oluşun doğrusunu yanlışını sorgulayış, kış şenliklerinin ikindilerinde fiziksel ve mutlak hüznü beslemişti ve ruh her vaade hayır diyordu; her yalan düşe, her sahte hazza itiraz ediyordu ve gece yarısı rüzgârının bozulmuş bir fener alayından geriye kalan birkaç alevi söndürüşü misali söndürüyordu son düşleri.

kimsenin sana asla acımayacağı kadar, hiç sebepsiz kendine acıma isteği duyulan düşlemli uykusuz gecelerin yorgunluğunu acının doğası üzerine yapılan sorgulamalar takip etmişti; günlerin ve güzlerin sonuna adanan hüzünlü soneleri, hayatı hayvanice kabullenişi herkesin önünde ve mantık çerçevesinde kesinkes protesto etme fikri izlemişti.

tekrar tekrar sorulan o gereksiz soru, tüm zamanların ve tüm bezginlerin bire bir kelimeleriyle çıkmıştı karşıma o yaşta: hayat yaşamaya değer mi?