11.05.2008

budala

cenap şahabettin

daima sanırız ki mesleğimizi biz seçtik; oysaki çoğu kez meslek bizi seçmiştir.

genellikle geçmişi düşününce "o zaman ne budala imişim!" deriz. yarın, şimdiki zamanı düşününce yine diyeceğimiz budur.


yüzünüzdeki bugünkü gülümseme, yarınki buruşukluğu hazırlar.


dayanıklı dediklerimiz, genellikle duygusuzlardır.


akıl bazen mantığın dilemediğini söyler; ama kalp mantığa her zaman kendi istediğini söyletir.


herkesi kör, âlemi sersem sanmak da bir mutluluktur.


gözlerimizden akabilen yaşların acılığı hiçtir, insanı asıl ruhunda hapis kalan yaşlar zehirler.


her ıstırap çeken sanır ki çektiği acıyı başka hiç kimse tatmamıştır.


mutluluğa bir düş diyorlar. belki doğrudur ama o düşü ancak uyanıklar görür.


çoğumuz için dünya, içinde yaşadığımız kasaba ya da köydür.


akıl yaşta değil baştadır; ama aklı başa yaş getirir.


adaletin bulunmadığı yerde para en büyük silahtır.


zehri hiçbir zaman teneke kupa içinde sunmazlar.


kötülüğün büyük kaynağı ahmaklıktır. cezaevlerini kötülerden daha çok budalalar doldurur.


öğüt, kalp paraya benzer. kimse kabul etmez.


dilimize en çok dolanan sözcükler, en büyük güçlükle tarif edebileceğimiz kavramlardır: özgürlük, ödev, aşk, yurt, kamuoyu..


sağlıklarında saygı göstermek istemediğimiz büyük adamlarla ölümlerinden sonra övünmeye hakkımız yoktur.


anlamayanların övgüsü, kötülemesinden ağır gelir.


kavak ağacını beğenen ve seven pek az kişi gördüm; çünkü dosdoğrudur.


eski ve yeni şeyler, ne tümüyle iyi ne tümüyle kötüdür. gerek gençlerin gerek yaşlıların en büyük hataları, bunu bilmemekten ileri gelir.