14.01.2009

yazgı saati

comte de volney

ah! yeryüzünde derin düşünceli, gözü pek insanlar olsa.. öyle büyük, öyle onurlu işler var ki.. ama şimdiden yazgı saati çalıyor. savaş çığlığı kulağıma çarpıyor. yıkım neredeyse başlayacak.

sultan, ordularına boşuna karşı çıkıyor; onun cahil askerleri yenilip dağıldılar. uyruklarını boşuna çağırıyor. yürekler donmuş, uyruklar karşılık veriyor: "alnımızda böyle yazılı, efendimiz kim olursa olsun, ne çıkar? onun değişmesiyle bir şey yitirmeyiz."

gerçek inananlar, gökleri ve peygamberi boşuna yardıma çağırıyorlar. peygamber ölmüş, gökler de acımasızca yanıt veriyor: "bizi yardıma çağırmayı bırakın; acılarınızı kendiniz doğurduğunuz gibi kendi kendinize iyi edin. doğa yasalar koydu, onları uygulamak size düşer. inceleyin, düşünün, deneyimlerden yararlanın.

insanı yıkıma götüren kendi deliliğidir; kurtaracak da kendi bilgeliği. halklar cahil mi, okuyup öğrensinler. önderleri mi bozulmuş, kendilerini düzelterek iyileşmeye baksınlar. çünkü doğa şu kararı vermiştir: topluluğun acıları hırstan ve cehaletten geldiğine göre, insanlar aydın ve bilge olmadıkça, aralarındaki ilişkilerin, örgütlerindeki yasaların bilgisine dayanan adalet sanatını uygulamadıkça acı çekmekten kurtulamayacaklardır."

güçlü olanların hırsını kim dizginleyebilecek? zayıfın cehaletini kim aydınlatacak? yığınlara haklarını kim öğretecek? önderleri görevlerini yapmaya kim zorlayacak?

böylece insanlar her zaman acı içinde kalacaklar. böylece, insanın insanı ezmesinin, bir ulusun başka bir ulusa saldırmasının sonu gelmeyecek. hiçbir zaman bu ülkeler için o şanlı bolluk günleri geri gelmeyecek. yazık! fatihler gelecekler, ezenleri kovarak yerlerine geçecekler. ama onların yetkisini alırken hırslarını da alacaklar. kıyıcılık yine o kıyıcılık. yeryüzü yalnızca kıyıcılarını değiştirecek.